Müteşekkir Ne Demek?

Müteşekkil, Mü­te­şek­kir: Teşekkül etmiş, şekillenmiş, meydana gelmiş, teşekkür eden, şükranlarını sunan, kurulmuş gibi anlamlara gelmektedir.

MÜTEŞEKKİL VE MÜTEŞEKKİR KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Fennî keşiflerin akıl almaz bir seviyeye ulaştığı zamânımızda dahî, en seçkin âlimlerden müteşekkil ilim heyetlerinin vücûda getirdiği bu meşhur ansiklopediler bile, seneden seneye tekzîbe uğrayıp tashih ihtiyâcı duyarken, Kur’ân’ın temâs ettiği sayısız fennî hakîkatler üzerinde asırlar boyunca böyle bir tashih ihtiyâcının hiç vâkî olmaması, onun ilâhî bir menşei bulunduğuna, yâni Allâh kelâmı olduğuna dâir en büyük delillerden biridir.

*****

İlk kâfile; on ikisi erkek, beşi kadın, toplam on yedi kişiden müteşekkil idi. İçlerinde Osman bin Affân, zevcesi Hazret-i Rukıyye, Zübeyr bin Avvâm, Mus’ab bin Umeyr, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Seleme, Ümmü Seleme, Osman bin Maz’ûn, İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anhüm- gibi ashâbın ileri gelenleri de mevcuttu.

*****

Yalnız maddî sahada insanların ihtiyaç ve ihtirasları aşırı bir şekilde tahrik edilmekte, neticede sadece kendisini düşünen, menfaatperest insanlardan müteşekkil, huzursuz ve ruhsuz bir dünyâ oluşturulmaktadır.

*****

Medîne’de kurulan ve yaklaşık dört yüz âileden müteşekkil küçük İslâmî site devletinin hudutları on senede Irak’a ve Filistin’e ulaştı. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in vefâtı esnâsında Bizans ve İran’la harp yaşanıyordu.

*****

Hicretin ikinci senesinde Kureyş’ten kadın-erkek herkesin katıldığı, yaklaşık 50.000 dinar sermâyeli, bin deveden müteşekkil büyük bir ticâret kervanı, Şam’ın Gazze pazarına gönderilmişti.

*****

Eğer bir müminin rûhî yapısı güçlü ise, malının zekâtını verirken, sanki kendi malını değil de muhtâcın ve mahrûmun kendi malında var olan hissesini iâde ediyormuşçasına tabiî, memnûn ve hattâ müteşekkir bir şekilde vererek zekâtın hakîkî fazîletine vâsıl olur

*****

İlâhî rızâyı elde etme yolunda hizmetin yeri pek mühimdir. Bu itibarla, hizmet ehli kimseler, hizmet ettiklerinden maddî ya da mânevî bir karşılık beklemek yerine, Allâh’ın rızâsını kazanmasına vesîle olmaları cihetiyle, hizmet edilenlere karşı kalben müteşekkir olmalıdırlar.

*****

Müteşekkir gözlerle Nûr Hemşire’ye baktı:

“–Söylediklerini bugün çok daha iyi anladım ablacığım. Çok teşekkür ederim.” dedi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.