Mutfaksız Evler
Şeyhülislâm Mehmed Emin Efendi’nin konağına iftara davetli olan Sultan III. Mustafa ve ikili arasında geçen ibretlik konuşma...
Sultan III. Mustafa, bir Ramazan akşamı Şeyhülislâm Mehmed Emin Efendi’nin konağına iftara gitmişti. Söz esnasında;
“–Mehmed Emin Efendi! Arada size gelmek isterim, fakat konağınız pek uzak yerde!” dedi.
Mehmed Emin Efendi de, nezâket ve tevâzu içinde üstü kapalı bir îzahta bulundu:
“–Sultanım! Sayenizde yakın yerlerde bir ev tedâriki mümkündür, lâkin gördüğünüz gibi şu civar hânelerin hiçbirinde mutfak yoktur.”
Bu ince açıklama, hayli kapalı olduğundan dolayı Padişah, şaşkınlıkla sordu:
“–Acayip, bu evlerde yemek pişirmezler mi?”
Bunun üzerine Mehmed Emin Efendi; mahcubiyet ve mahviyet içinde, Sultan’a; gönül dünyasının hassâsiyetini yansıtan şu cevabı verdi:
“–Sultanım! Cümlesinin sabah ve akşam yemekleri zarûreten âcizâne fakirhâneden gider. Onun için buradan ayrılmak istemem.” (Süheyl ÜNVER, Bir Ramazan Bin Bir İstanbul, s. 64)
PAYLAŞMA FAZÎLETİ
Ecdâdımız, dünya malının mâhiyeti husûsunda İslâmî bir idrâke sahip idi.
Bir kulun ihtiyacından fazla mâlik olduğu her mal, ona paylaşma imtihanı için verilmiştir.
İşte paylaşma fazîletini tavsiye eden ilâhî tâlimatlar:
“Sevdiklerinizden infâk etmedikçe «birr»e (hayrın kemâline) ulaşamazsınız...”
(Âl-i İmrân, 92)
Bu âyet-i kerîme nâzil olunca, Ebû Talha -radıyallâhu anh-; 600 hurma ağacının ve tatlı su kaynağının bulunduğu çok kıymetli bahçesini, varıp Rasûlullah Efendimiz’in tasarruf edeceği şekilde infâk etti.
Yine âyet-i kerîmede buyurulur:
قُلِ الْعَفْوَ
“…Sana neyi infâk edeceklerini soruyorlar.
De ki:
«–İhtiyaç fazlasını!..»” (el-Bakara, 219)
Demek ki;
Mü’min; çalışacak, kazanacak, riyâzat hâlinde mütevâzı yaşayacak ve ihtiyacından fazlasını infâk edecek. Hattâ vermenin hazzıyla huzur bulacak.
Bir hadîs-i kudsîde de şöyle buyurulmuştur:
“Ey Âdemoğlu! (Allah için) infâk et ki, Ben de sana infâk edeyim!” (Buhârî, Tefsîr, 11/2, Nafakât, 1; Müslim, Zekât, 36-37)
Rabbimiz, cömertlikte derece kazanmamızı ister:
- İhtiyacını dile getiren yoksullara ikrâm edeceğiz.
- İhtiyacını dile getirmeyip, müstağnî olan iffet sahibi mahrumları biz arayıp bulacağız. Onlar hâllerini gizleseler de, kendilerini sîmâlarından tanıyacağız.
- Ensârın muhâcirlerle bölüştüğü gibi; elimizdeki bize yetecek kadar olsa bile, onu da kardeşlerimizle paylaşma fazîletini sergileyeceğiz.
En zirvede ise îsâr fazîleti vardır:
- Kişinin, kendisi muhtaç olduğu hâlde, canından koparıp; kardeşini, kendi nefsine tercih etmesidir.
Yermük Harbi’nin sonunda üç yaralı sahâbî; son nefeslerinde kendilerine ikrâm edilen suyu, o şiddetli anda dahî fazîleti unutmayarak, kardeşlerine göndermişlerdir. O bir bardak su; cömertlik kahramanı olan üç yiğidin arasında dönerken, birbirlerine ikrâm aşkı sebebiyle üçü de o suyu içemeden, şehâdet şerbetini tattılar.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Nisan, Sayı: 206