Müzdelife Neresidir? Müzdelife'de Ne Yapılır?

Müzdelife nerededir? Müzdelife'de ne yapılır? Müzdelife ne demek? Hac vazifesinde Müzdelife'nin önemi nedir? Müzdelife vakfesi nedir?

Hacda Arafat vakfesinden sonra ikinci vakfenin yapıldığı bu yere "yaklaşmak, yaklaştırmak" anlamındaki bir kökten türeyen Müzdelife adının verilmesi, hac mevsiminde Arafat'tan inen insanların toplanarak zikir, dua ve vakfe ile Allah'a yaklaşmaları yahut bu yerin Allah’a yaklaştırmasından dolayıdır. Müzdelife Hz. Âdem -aleyhisselâm- ile Hz. Havvâ validemizin burada buluştuğu, insanlar toplanıp bir araya geldikleri, akşam ve yatsı namazları yatsı vakti girdikten sonra birlikte kılındığı için "toplanma, bir araya gelme" anlamında Cem' diye de adlandırılmıştır. Ayrıca bazı âlimler Kur’ânı Kerim'de geçen Meş'ar-i Harâm ile (el-Bakara 2/198) Müzdelife'nin kastedildiğini söylerken diğerleri bunun Müzdelife'de Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in vakfe yaptığı Kuzah tepesi olduğunu ileri sürer.

  • Müzdelife'nin Önemi Nedir?

Toplam alanı 963 hektar olan ve günümüzde sınırları işaret levhalarıyla belirlenen Müzdelife Mekke'ye 13 km. mesafededir. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Vedâ haccında Arafat vakfesinin ardından Müzdelife'ye gelip Kuzah tepesine yakın bir yere inerek yatsı vaktinde akşamla yatsı namazını birleştirerek kıldırdı (Müslim, "Hac", 289-291). Bu arada eşi Şevde ile henüz çocuk yaşta olan Abdullah b. Abbas gibi hasta, güçsüz ve kalabalığın sıkıntısına dayanamayacak olanların Mina'ya gitmesine izin verdi ve güneş doğmadan şeytan taşlamamaları konusunda onları uyardı. Fecre kadar dinlendikten sonra erkence kalkıp sabah namazını kıldırdı. Daha sonra devesine binerek Kuzah tepesine geldi ve Cenâb-ı Hakk'ın emri doğrultusunda (el-Bakara 2/198) kıbleye dönüp tekbir ve tehlîl getirdi, dua etti; ortalık ağarıncaya kadar vakfesini sürdürdü, güneş doğmadan Mina'ya hareket etti. Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Arafat’ta ümmetinin affı için yaptığı duayı burada da tekrarlamış ve bunun ardından gülümsemişti. Bunun sebebi sorulunca duasının Allah tarafından kabul edildiğini ve bunu öğrenen şeytanın nasıl perişan olduğunu gördüğü için gülümsediğini ifade etmiştir (Müsned, IV, 14-15; Beyhakî, V, 118).

  • Hac Vazifesinde Müzdelife

Hacıların güneş battıktan sonra Arafat’tan ayrılıp arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi sabah namazı vaktine kadar Müzdelife’de geçirmeleri Hanefî ve Şâfiî mezheplerine göre sünnet, Mâlikîler’e göre mendup, Hanbelîler’e göre müstehaptır; belirli bir süre kalarak vakfe yapmak ise bu mezheplere göre vâciptir. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in güneş doğmadan Müzdelife’den ayrılmasını esas alan Hanefîler'e göre vakfenin zamanı, kurban bayramı günü fecrin doğuşu ile güneşin doğuşu arasındaki zaman dilimidir; Fecirden önce veya güneş doğduktan sonra yapılan vakfe geçerli değildir. Şâfiîler ve Hanbelîler bir an bile olsa Müzdelife’de vakfe yapmakla vâcibin yerine geleceğini, hiç durmadan oradan geçip gitmenin bile yeterli olduğunu belirtmişlerdir. Bu mezheplere göre vakfenin vakti gece yarısından sonraki zaman dilimidir; bundan önce Müzdelife’ye gelenlerin bu vakte kadar beklemesi vâciptir. Kişi, gece yarısından sonra ister bir özür sebebiyle ister özürsüz olarak Müzdelife'den ayrılırsa bir şey gerekmez. Mâlikîler’e göre gecenin herhangi bir anında kısa bir süre konaklamak, akşam ve yatsı namazlarını kılıp bir şeyler yiyip içecek kadar bir süre vakfe yapmak yeterlidir.

Kaynak: Diyanet, Kutsal Toprak Rehberi

BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

KABE İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 13 ŞEY

Kabe İle İlgili Bilmeniz Gereken 13 Şey

KABE’­NİN TARİHİ VE BÖLÜMLERİ

Kabe’­nin Tarihi ve Bölümleri

KABE TARİHİ

Kabe Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.