Müzdelife Vakfesi

Müzdelife vakfesi nedir, vacip midir? Müzdelife vakfesinin geçerli olmasının şartları, vacipleri, sünnetleri.

Müzdelife”,[1] Arafat ile Mina arasında Harem sınır­ları içinde bir bölgenin adıdır. Mina ile Müzdelife arasında “Muhassır Vadisi”, Müzdelife sınırları içerisinde Kuzeh dağı üzerinde “Meşar-i Harem” adında bir tepe vardır.

Akşam ile yatsı namazı cem edilerek kılındığı için Müzdelife bölgesine “cem'” ismi verilmiştir.[2]

Kur'an-ı Kerîm'de Müzdelife vakfesine, “Arafat'tan ayrılıp (seller gibi Müzdelife' ye) akın edînce Meş'ar-i Haramda Allah'ı anın”[3] anlamındaki ayet işa­ret etmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.), “Kim burada (Müzdelife' de) (sabah) namazını kılar, sonra bizimle burada bulunur, öncesinde gece veya gündüz Arafat’ta vakfe yaparsa haccı tamam olmuştur.” [4]

Müzdelife'de vakfe yapmak haccın vaciplerindedir.[5]

MÜZDELİFE VAKFESİNİN RÜKNÜ

Müzdelife sınırları içerisinde belirlenen zaman dilimin­de kısa bir süre bulunmak veya buradan geçmek rükündür.

Bir kimse bilerek veya bilmeyerek, uyanık veya uyuya­rak, ayık veya baygın, oturarak, yürüyerek veya vasıta içe­risinde, abdestli veya abdestsiz, cünüp, adetli ve loğusalı, niyetli veya niyetsiz olarak Müzdelife Vakfesini yapsa vacip yerine getirilmiş olur.[6]

MÜZDELİFE VAKFESİNİN GEÇERLİ OLMASININ ŞARTLARI

a) Hac İçin İhramlı Olmak

Diğer hac menasiki gibi Müzdelife vakfesi de ihramsız geçerli olmaz.

b) Arafat Vakfesini Yapmış Olmak

Arafat vakfesini yapmayan kimsenin haccı, dolayısıyla Müzdelife vakfesi geçerli olmaz.

c) Vakfeyi Müzdelife Sınırları İçinde Yapmak

Muhassır vadisi dışında[7] Müzdelife'nin her yerinde vakfe yapılabilir. Peygamberimiz (s.a.s.), “Müzdelife' nin her tarafı vakfe yeridir.”[8]

“(Ancak) Muhassir Vadisinden uzak durun”[9] buyurmuş, Akabe cemresine atılacak taşları buradan toplatmıştır.[10]

d) Vakfeyi Belirli Zaman İçinde Yapmak

Müzdelife vakfesinin zamanı, bayramın birinci günü fecr-i sadıktan güneşin doğmasına kadar olan süredir.

Günümüzde yer darlığı ve izdiham nedeniyle Müzdelife Vakfesi, Arefe günü güneşin batımından bayram sabahı gü­neşin doğmasına kadar olan zaman içersinde yapılmaktadır.

Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre Arefe gününü bayrama bağlayan gecenin yarısından fecr-i sadığa kadar geçen süredir. (Gece yarısı, güneşin batışı ile fecr-i sâdık arasındaki sürenin ortasıdır. ) [11]

Mâlikî mezhebine göre arefe günü akşamı güneşin batışın­dan bayram sabahı fecr-i sadığa kadar olan süredir.[12]

MÜZDELİFE VAKFESİNİN VACİPLERİ

Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre Arefe günü Müzdelife'de akşam ve yatsı namazlarını ister münferit is­ter cemaatle olsun, yatsı vakti içinde cem'-i te'hîr ile kılmak vâciptir. Abdullah ibn Ömer,

“Allah'ın Elçisi, akşam namazı ile yatsı namazını Müzdelife 'de birleştirerek kıldı. Akşamı üç, yatsıyı iki rekat olarak bir kametle kıldı” demiştir.[13]

Hanefî mezhebinden Ebû Yusuf ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını cem-i te'hîr ile kılmak sünnettir.

Bu namazlar yatsı vaktinin çıkmasından endişe edil­medikçe Arafat'ta veya yolda kılınmaz; kılındığı takdirde, henüz yatsı vakti çıkmadan Müzdelife'ye ulaşılırsa, Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre yeniden kılınır. Diğer müçtehitlere göre Müzdelife'ye ulaşmadan kılınması mek­ruh ise de kılındığı takdirde iadesi gerekmez.

Cem'-i takdîm ve cem'-i te'hîr ile kılınan namazlarda, iki farz arasında başka namaz kılınması mekruhtur. Bu se­beple akşamın sünneti ve yatsının ilk sünneti kılınmaz. Yat­sının son sünnetiyle vitir kılınır. Cem-i te'hîr ile namaz, bir ezan ve bir kametle kılınır. Yatsı namazı için ayrıca ezan ve ikamet gerekmez.[14]

MÜZDELİFE VAKFESİNİN SÜNNETLERİ

a) Arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi bura­da geçirmek

b) Vakfeyi Kuzeh dağı üzerindeki Meş‘ar-i Harâm civa­rında yapmak

c) Sabah namazını erkence kılmak

d) Sabah namazından sonra telbiye, tekbir, tehlîl, zikir, dua ve istiğfar ile vakfeyi ortalık aydınlanıncaya kadar sür­dürmek

e) Ortalık iyice aydınlandıktan sonra güneş doğmadan Mina'ya hareket etmek

Sünnetlerin terk edilmesi ile bir ceza gerekmez, ancak sünneti terk eden kimse sünnet sevabından mahrum kalmış olur.

Mazereti olanların, Müzdelife'den geçerek Mina'ya veya Mekke'ye gitmeleri caizdir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), eşlerini ve zayıf kimseleri geceden Mina'ya göndermiştir.[15]

Dipnotlar:

[1] Müzdelife kelimesi, ileri geçmek ve yaklaşmak anlamındaki “izdilâf” kökün­den türemiştir.

[2] Kurtubî, II, 421. İbn Kudâme, V, 35.

[3] Bakara, 2/198.

[4] Nesâî, Menasikü,, 211. V, 263. Ebû Dâvûd, Menâsik, 69. II, 487. Ahmed, IV, 261. Dârimî, Hac, II, 59. bk. İbn Mâce, Menâsik, 57, II, 1004.

[5] Kâsânî, II, 135-136. Şirbînî, II, 264-265. İbn Kudâme, V, 35.

[6] Kâsânî, II, 136. Şirbînî, II, 264.

[7] Muhassir vadisi Mina'ya dahildir. Nesâî, Menâsik, 204. V, 258. Kâsânî, II, 136.

[8] Nesâî, Menâsik, 212. V, 265. Müslim, Hac, 310. I, 893

[9] İbn Mâce, Menâsik, 55. 3013. II. 1002.

[10] Nesâî, Menâsik, 204, 217, 218. V, 258, 268, 269.

[11] Kâsânî, II, 136. Şirbînî, II, 264. İbn Kudâme, V. 24.

[12] Başnefer, s.254.

[13] Müslim, Hac, 290. II, 938. Nesâî, Menâsik, 207. V, 260. Peygamberimizin Müzdelife'de akşam ile yatsı cem ederek kıldığına dair bir çok hadis vardır. bk. Müslim, Hac, 276-290, 291, 292. İbn Mâce, Menâsik, 60. II, 1005.

[14] Mergînânî, I. 146. Kâsânî, II, 154-155. Şirbînî, II, 264. İbn Rüşd, I, 427-228. İbn Kudâme, V. 29-30. Kurtubî, II, 428

[15] Nesâî, Menâsik, 208, 214. V, 261-262, 266.

Kaynak: Diyanet İslam İlmihali

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.