Nahl Suresi 100. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nahl Suresi 100. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 100. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Nahl Suresi 100. Ayetinin Arapçası:
اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟
Nahl Suresi 100. Ayetinin Meali (Anlamı):
Şeytanın zorlayıcı gücü, ancak onu dost edinenlerin ve onu Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.
Nahl Suresi 100. Ayetinin Tefsiri:
Kur’ân-ı
Kerîm’i selim bir kalp, temiz bir akılla ve pürüzsüz bir hissiyât içinde
okuyabilmemiz, onun ince mânaları üzerinde tefekkür edebilmemiz ve onun
hükümleriyle amel edebilmemiz için önce şeytandan Allah’a sığınmak lazımdır. Bu
ise aslında kalple yapılacak bir iştir. Bu sebeple âlimlerin çoğu sözlü olarak
“eûzü” çekmeyi vacip değil müstehap saymışlardır.
Çeşitli
rivayetler arasında en meşhur istiâze sözü اَعُوذُ
بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ demektir.
اَلشَّيْطَانُ (şeytan) kelimesi, daha önce de yeri
geldikçe ifade edildiği gibi “uzaklaştı” mânasındaki شَطَنَ
(şatane) fiilinden türemiştir. İmam Kuşeyrî (r.h.), bundan hareketle şöyle der:
“Kişiyi
Rabbinden uzaklaştıran, kalben O’nunla beraber olmaktan alıkoyan her şey
şeytandır. Bir kişinin nefsi kendisine musallat olup, onu velev itaat, ibâdet
ve tefekkür gibi şeylerle de olsa Rabbinden meşgul ediyorsa bu onun şeytanıdır.
Ona düşen nefsinin kötülüğünden ve bütün kötülerin şerrinden Allah’a sığınmaktır.” (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, 172)
Aslında
şeytanın insan üzerinde vesvese haricinde herhangi bir nüfûz ve hâkimiyeti
yoktur. İnsanları zorla günaha itme ve onu yaptırma kudreti de yoktur. O,
sadece fırsat buldukça vesvese verir ve kalbe kötü düşünceler aşılar. İman
edenler ve yalnızca Rablerine güvenip dayananlar, Allah’a sığınarak şeytanın bu
vesvese ve iğvâlarından kendilerini kurtarırlar. Şeytanın kendi üzerlerinde bir
hâkimiyet kurmasına müsaade etmezler. Fakat Allah’ı bırakıp şeytanı dost
edinenler, Allah’ın emirlerine vermedikleri kadar onun ayartmalarına kulak
verenler, böyle değer verme ve itaat etme bakımından onu Allah’a ortak koşanlar
üzerinde şeytanın elbette ki bir hâkimiyeti olacaktır. Nitekim bu husus Hicr
sûresinde şöyle beyân edilmişti:
“İblîs
şöyle dedi: «Rabbim! Madem beni azdırıp saptırdın, yemin olsun ki, ben de
yeryüzünde günahları onlara çok cazip göstereceğim ve kesinlikle onların
hepsini azdırıp yoldan çıkaracağım. Ancak içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların
müstesnâ! Onları azdırmaya gücüm yetmez.» Allah şöyle buyurdu: «İşte bu ihlâs
ve teslimiyet yolu, bana varan dosdoğru yoldur. Benim ihlâsa erdirilmiş o has
kullarım ki, senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Senin nüfûzun
ancak senin peşine takılan azgınlar üzerindedir.»” (Hicr
15/39-42)
İşte şeytan ve onun yoldaşı olmuş şeytanî güçler,
daha önceki şeriatlerin yürürlükten kaldırılmasının ilâhî hikmete aykırı
olacağını söyleyerek Kur’an hakkında kalplere şüphe tohumu ekmeye çalışıyorlar.
Halbuki:
Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nahl Suresi 100. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR