Nahl Suresi 49. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Nahl Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nahl Suresi 49. Ayetinin Arapçası:

وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩

Nahl Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):

Göklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, hiçbir büyüklenme duygusuna kapılmaksızın Allah’a secde ederler.

Nahl Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:

Burada bahsedilen secdeden maksat, “ızdırârî secde” yani isteğe bağlı olmaksızın kayıtsız şartsız boyun eğmektir. Ağaç, dağ, tepe gibi gölgesi bulunan şeylerin gölgeleri bile Allah’ın emrine uymuşlar ve ona boyun eğmişlerdir. Zira gölge, sahibinin değil, yüce Allah’ın takdiriyle ışığın geliş noktası istikâmetinde düşer ve onun dönüşlerini takip eder. Dolayısıyla eşyada olduğu gibi, onların gölgelerinde de hâkimiyet ve tasarruf sadece Allah’ındır. Onlar, yere serilip bir sağa bir sola sürünürlerken bile sahiplerine değil, Allah’a secde eder ve Yüce Allah’ın birliğini ilan ederler. Bunlarla birlikte göklerde ve yeryüzünde hareket eden bütün varlıklar ve bütün melekler de ancak Allah’a secde ederler. O’nun emrine boyun eğerler. Büyüklenip Allah’a secde ve ibâdet etmekten uzak durmazlar. Üzerlerinde tam bir hâkimiyet ve tasarrufa sahip olan Rablerinden korkarlar. Gerek ibâdet, gerekse kâinatın düzeniyle ilgili olarak kendilerine emredilen vazifeleri yaparlar. Dolayısıyla bunların hiçbirinin ilâhlıkta Allah’a ortak olması mümkün değildir.

Şeyh Sâdî anlatıyor:

“Bir gece bir kervanla sabaha kadar yol gittik. Sabaha doğru küçük bir orman kenarında uyuduk. İçimizde Allah Teâlâ’ya sevgi ve bağlılığından dolayı cezbeye tutulmuş, kendinden geçmiş biri vardı. Seher vakti bir nara atarak çöllere doğru gitti. Bir nefes bile durup dinlenmedi. Gündüz olunca bir ara kendisine, «Bu ne haldir?» diye sordum. Şöyle cevap verdi:

“- Kulak verdim, baktım ki bülbüller ağaçta, keklikler dağda ötüyorlar. Kurbağalar suda, canavarlar ormanda bağrışıp duruyorlar. Baktım, düşündüm. Onlar böylece Allah’ı anarken benim uyumam ve susmam yakışıksız bir hareket olur. Bu benim için tam mânasıyla bir gaflet demektir. İşte bu sebeple ben de uyumadım, feryat ettim.”

Şâir der ki:

“Dün gece bir kuş sabaha kadar inledi durdu. Onun bu inleyişi benim aklımı, fikrimi, sabrımı aldı, alt üst etti. Onun için kendimden geçerek bir çığlık kopardım. Benim samimi dostlarımdan biri meğerse çığlığımı işitmiş. Dedi ki:

“- Bir kuş sesinin sana bu kadar tesir edeceğine inanmazdım.”

Şu cevabı verdim:

“- Kuşlar Allah’ı ansınlar da ben susayım; bu insanlık değildir.” (Sâdî Şirâzî, Gülistan, s. 82)

Kuşun bu terennümünü dile getiren şu mısralar ne kadar güzel ve tesirlidir:

Hû kuşu dün gece inledi durdu

Hû diye hû diye hû diye diye

Dertli gönülleri yaktı, kavurdu

Hû diye hû diye hû diye diye

 

Bilmem ki nedendi, ne idi derdi

Hû idi dilinin değişmez virdi

Hû kuşu bu gece gönlüme girdi

Hû diye hû diye hû diye diye

 

Hep onu söylemek kolay mı dile

Yağ gerek sultanım köhne kandile

Hû kuşu yanarak uçtu menzile

Hû diye hû diye hû diye diye

Hâsılı canlı cansız her şey, hatta bunların gölgeleri dahi Allah’ın emrine uyarken insanın bunların dışına çıkması, yaratanına başkaldırması ve O’na ortak koşması doğru olur mu? Bu sebeple buyruluyor ki: 

Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nahl Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...