Nahl Suresi 92. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nahl Suresi 92. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 92. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Nahl Suresi 92. Ayetinin Arapçası:
وَلَا تَكُونُوا كَالَّت۪ي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ اَنْكَاثًاۜ تَتَّخِذُونَ اَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ اَنْ تَكُونَ اُمَّةٌ هِيَ اَرْبٰى مِنْ اُمَّةٍۜ اِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّٰهُ بِه۪ۜ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ
Nahl Suresi 92. Ayetinin Meali (Anlamı):
Bir topluluğun diğer bir topluluktan siyasî, iktisadî ve askerî yönden güçlü olmasına aldanıp da, ipliğini sağlamca büküp eğirdikten sonra çözen böylece bütün emeğini boşa çıkaran ahmak kadın gibi, ettiğiniz yeminleri bozup aranızda bir aldatma ve işi bozma sebebi kılmayın. Gerçek şu ki, bütün bunlarla Allah sizi imtihan etmektedir; hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin doğrusunu da kıyâmet günü kesinlikle size açıklayacaktır.
Nahl Suresi 92. Ayetinin Tefsiri:
İster
Allah’a verilen kulluk sözü olsun, ister Resûlullah (s.a.s.)’a verilen ittibâ
sözü olsun, isterse müslümanların kendi aralarında veya başkalarıyla yaptıkları
anlaşmalar olsun, hepsi Allah adına verilmiş söz kabul edilir ve hepsinin de
yerine getirilmesi istenir. Bu sözler ahlâkî ve hukukî bakımdan olduğu gibi,
dinî bakımdan da bağlayıcı olup Allah katında mesuliyeti gerektirir. Bu bakımdan
hangi sebep ve gerekçeyle olursa olsun bunları bozmak yasaklanmıştır.
Resûlullah
(s.a.s.) şu ikazda bulunur:
“Ahdini
bozan herkesin, kıyâmet günü onun arka tarafında ahdine olan hâinliği
miktarınca bir sancak dikilir ve «bu filanın ahdine hâinliğidir» denilir.” (Buhârî,
Edeb 99; Müslim, Cihad 11-16)
Cenâb-ı
Hak, verilen sözden caymanın ve yemini bozmanın ne kadar yanlış ve ahmakça bir
iş olduğunu, iyice anlaşılması için, güzel bir misalle beyân eder:
Antlaşmayı
bozan kişi; iradesi zayıf, dar görüşlü, ahmak ve bunamış bir kadına benzer. Bu
kadın ipliğini eğirip katladıktan sonra tekrar söküp dağıtmakta, çözüp
bozmaktadır. Bu benzetme bütün yönleriyle tahkîr, tezyîf, aşağılama ve horlama
ile doludur. Yemini bozmayı ve sözünden vazgeçmeyi, ruhlara kötü bir şey olarak
hissettirmekte ve gönüllerde onu son derece çirkin göstermektedir. Zaten burada
gaye de budur. İzzet ve şeref sahibi hiçbir insan; bu zayıf iradeli, akli
dengesi bozuk, hayatını yararsız boş şeylere harcayan bu kadın gibi olmak
istemez.
Bu
âyet-i kerîmeler Mekke’de Rasûllah (s.a.s.)’e bey’at eden bazı kimseler
hakkında inmiştir. Onlar Kureyş’in kuvvet bakımından üstünlüğünü ve
müslümanların zayıf düştüğünü görünce korku ve endişeye kapıldılar. Şeytan
onları aldatarak Peygamberimiz (s.a.s.)’le yaptıkları ahitlerini bozdurmak
istedi. Cenâb-ı Hak bu âyetle onları bu tehlikeye kaşı ikaz edip ayaklarını
kaymaktan muhafaza buyurdu. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XIV, 215) Yine Arap
kabileleri arasında doğruluk ve fazilete münâsip olmayan şöyle bir uygulama
vardı. Bir kabile, bir başka kabileyle
antlaştıktan sonra, bunlardan birisine siyasî, iktisâdî ve askerî yönden güçlü
bir kabile gelip de onun ahdini bozmasını, karşı tarafı aldatmasını isteyecek
olursa, o kabile de ilk antlaşma yaptığı kabileyle olan ahdini bozar, hainlik
eder ve bu büyük kabilenin yanında yer alırdı. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân,
XIV, 220)
Bu
sebeple Cenâb-ı Hak, bir toplumun diğer bir toplumdan daha güçlü yahut malî
bakımdan daha ileride olması sebebiyle, onlardan korkarak veya bir menfaat umarak
ahitleri bozmayı; yine müşrik olan düşmanların dünyada sayıca çok olduğunu ve
bolluk içinde olduklarını görüp, bundan dolayı yeminleri bozmayı
yasaklamıştır. Esas gaye, müslümanların imanlarını pekiştirmek; kâfirlerin
dünyevî güç ve imkânlarının çokluğuna aldanıp tekrar küfre dönmeyi
düşünmelerine mâni olmaktır. Ama yine de herkesin doğru yol üzere bulunma şartı
yoktur:
Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nahl Suresi 92. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR