Nahl Suresinin 114. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nahl suresinin 114. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Temiz ve helâl nimete şükür gerektiğini bildiren âyet; Nahl suresinin 114. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًاۖ وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Allah’ın size verdiği helal ve güzel rızıktan yiyip için ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun nimetine de şükredin. (Nahl, 16/114)
TEMİZ VE HELAL NİMETE ŞÜKÜR GEREK
Bilgi:
Yüce Allah bundan önceki ayetlerde, kendisine karşı nankörlük eden ve kendilerine gönderilen peygamberi yalanlayan ve bu nedenle helak edilen bir şehir halkından söz etmişti. Bu ayet-i kerimede ise Allah’a hakkıyla kulluk eden kimselerin, O’nun verdiği nimetlerden yararlanırken kendisine şükretmeleri gerektiği hatırlatılmaktadır. Aksi takdirde örnek verilen şehir halkının durumuna düşmemiz söz konusudur. Böyle musibetlere maruz kalmamak için Allah Teâla bizden, bu dünya nimetlerinden helal ve temiz olmak şartıyla istifade etmemizi, sonunda da O’na şükretmemizi istemektedir.
Mesaj:
Müslüman, yediği ve içtiği besinlerin temiz ve helal olmasına dikkat etmelidir.
Kelime Dağarcığı:
Tayyib: İyi, güzel, temiz, hoş, insan sağlığına yararlı olan şey.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Öyleyse, Allah’ın size rızık olarak verdiği helâl ve temiz nimetlerden yiyin. Eğer yalnız Allah’a kulluk yapıyorsanız O’nun nimetlerine şükredin.
İnsanın dünya hayatını devam ettirebilmesi için elbette yemeğe ve içmeğe ihtiyacı vardır. Bunu helâl yollardan karşılamalı ve ölçülü kullanmalıdır. Yiyip içmekten maksat ise hayvanlar gibi şuursuzca yaşamak değil, bu nimetleri bahşeden Allah’a şükretmektir. O’nun sevdiği bir kul olmaya çalışmaktır. (bk. Bakara 2/172) Bunun yolu, bedenin ihtiyaç duyduğu maddi gıdaların ötesinde, ruhun ihtiyaç duyduğu manevî gıdaları almaya özen göstermektir. Bu sebeple Hz. Mevlânâ, bu âyetin bir işareti sayılacak şekilde şöyle demektedir:
“Çocuğun gözü, eşek gibi maddî yiyeceklerde, dünyaya ait isteklerdedir. Akıllı kişilerin gözleri ise âhiret işlerinde, son hesaplardadır. O çocuk gibi gâfil olan kişi, ahırdaki otu lezzetli bulur, yâni dünya nimetlerinden hoşlanır, onların zevkine varır. Olgun kişi ise ahırdaki hayvanların kasap eliyle kesileceğini, yâni çeşitli gıdalarla beslenen bedenlerin sonunda mezarlarda çürüyeceğini düşünür. Bir adı da اَلْمُم۪يتُ (Mümît) “Öldüren” olan Cenâb-ı Hakk’ın bize verdiği çeşitli yiyecekler, aslında acıdır. Maksat bizi beslemektir. Sanki o, bizim etimizi tartmak için bir terazi koymuştur. Sen, Hakk’ın verdiği mânen öldürücü olan nimetlerini yeme de اَلْمُحْي۪ي(Muhyî) “diriltici” olan hikmet otunu otla. Çünkü Allah o otu, karşılığında senden bir şey beklemeden, sadece bir bağış olarak sana lutfetmektedir.
Ey gâfil kişi! Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân’da, «Allah’ın size rızık olarak verdiği helâl ve temiz nimetlerden yiyin» (Nahl 16/114) diye buyurduğu rızkı, sen «hikmet» sanmadın da «ekmek» sandın. Allah’ın verdiği rızk; mertebesine, anlayış ve seziş kabiliyetine göre, hikmet ve mârifettir. O yiyenin sonunda boğazında durmaz, seni öldürmez. Bu bedene ait olan ağzı kaparsan, sende mânevî ve rûhanî bir ağız açılır da, o ağızla ilâhî sırlar ve mârifetler lokmalarını yersin. Eğer sen şu beden şeytanının sütünden kesilirsen, Hakk’ın mânevî sofrasına oturursun da, nice akıl almaz nimetler yersin.” (Mevlânâ, Mesnevî, 3741-3748. beyitler)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR