Nahl Suresinin 125. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nahl suresinin 125. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Rabb'in yoluna davet edilmesini gerektiğini bildiren âyet; Nahl suresinin 125. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir. (Nahl, 16/125)
RABB’İN YOLUNA DAVET
Bilgi:
Müslüman’ın en önemli görevlerinden biri de insanları İslamiyet’e davet etmektir. Zira Müslüman sadece kendisini düşünmez, cenneti kazanmaya çalıştığı gibi başkalarına da cenneti kazandırmaya çalışır. Bundan dolayı Allah Teâla, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında bütün Müslümanlara, kitap ve sünnetteki hikmetleri ve geçmiş ümmetlerin başına gelen musibetleri anlatarak insanları İslam’a davet etmeyi emretmektedir. Tartışma yaparken de en güzel üslubun kullanılması emredilmiştir.
Mesaj:
- İnsanların doğru yolu bulması için elimizden geleni yapmalıyız.
- İnsanların hidayeti için görevimizi yaptıktan sonra sonucu Allah’a bırakmak gerekir.
Kelime Dağarcığı:
Hikmet: Kur’an’ın yüksek anlamını kavramaktan doğan bilgi.
Mev’ize: İyiye ve doğruya yöneltmek maksadıyla verilen öğüt, nasihat.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et. Bir mücâdeleye girmen gerektiğinde, söz ve davranışında dâimâ daha güzel olanı tercih et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları çok iyi bilir. Doğru yolu bulanları da en iyi bilen O’dur.
Âyet-i kerîmede söz konusu edilen “hikmet” ve “güzel öğüt”, insanları Allah’ın yoluna davette çok mühimdir. Hikmet, kişinin tebliğ sırasında dikkatli ve basîretli olması, bunu körü körüne yapmaması, doğru söz söyleyip yalandan ve başkalarını yanlışa sürüklemekten sakınması, isâbetli karar vermesi ve anlattığı şeylerin kolayca kabul edilmesini sağlayacak deliller serdetmesidir. Hikmet, muhâtabın zihin, kabiliyet ve şartlarının göz önünde bulundurulmasını ve mesajın münâsib bir şekilde takdim edilmesini gerektirir. Güzel öğüte gelince, muhatabı Sadece mantıkî iknâ metotlarıyla değil, aynı zamanda duygularını da cezbederek inandırmaya çalışmaktır. Tebliğde esas alınması gereken bu dikkat ve inceliği daha iyi anlayabilmek için Resûlullah (s.a.s.)’in sergilediği şu emsalsiz örnek davranışa bakmak yeterli olacaktır:
Sa‘d ed-Delîl (r.a.) şöyle anlatıyor:
“Hicret esnâsında Allah Resûlü (s.a.s.), Ebûbekir (r.a.) ile birlikte bize uğradı. O sırada Ebûbekir’in bir kızı, kabîlemizde sütannesinde idi. Resûlullah (s.a.s.) kısa yoldan Medine’ye varmak istiyordu. Biz kendisine:
«–Burası Rekûbe geçidinin Gâir yoludur. Burada Eslem kabîlesinden المهانان (Mühânân) diye bilinen iki hırsız vardır. İsterseniz onların üzerine biz varalım.» dedik. Peygamberimiz (a.s.):
«–Sen bizi onların yanına götür!» buyurdu.
Bunun üzerine yola koyulduk. Rekûbe yokuşunu çıkıp yanlarına vardık… Âlemlerin Sultanı Efendimiz, onları yanına çağırıp yumuşak bir lisanla İslâm’ı anlattı ve müslüman olmalarını istedi. Onlar da müslüman oldular. Allah Resûlü (s.a.s.) isimlerini sorduğunda:
«–Biz mühânân: hakîr görülen iki kişiyiz» dediler.
Resûlullah (s.a.s.):
«–Bilâkis siz, mükremân: şerefli iki kimsesiniz» buyurdu ve onları müjdeci olarak önden Medine’ye gönderdi.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 74)
Âyette geçen “Onlarla en güzel şekilde mücadele et!” emri ise tebliğ vazifesini ciddi bir şekilde yerine getirmeyi taleb etmektedir. Buna göre tebliğci, tatlı dille konuşmalı, kırıcı olmaktan ve sert tavır takınmaktan uzak durmalıdır. Tebliğde şahsiyetli ve vakarlı davranışlar sergilemeli; cezbedici, akla ve mantığa uygun fikirler öne sürmeli ve muhatabını en güzel şekilde iknâ etmeye çalışmalıdır. Tebliğcinin vazifesi anlatmak ve anlattıklarının faydalı şeyler olduğu husûsunda insanlara emniyet telkin etmektir. Gerisi Allah’a kalmıştır. Bu mevzuyla alakalı olarak diğer bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Zulme batmış bulunduklarından dolayı kendileriyle iyi münâsebet kurulması mümkün olmayanları dışında Ehl-i kitapla en güzel yolla mücâdele edin. Onlara şöyle deyin: «Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız da sizin ilâhınız da tek olan Allah’tır. Biz, yalnız O’na boyun eğen müslümanlarız.»” (Ankebût 29/46)
Yalnız şunu gözardı eetmemek gerekir ki, İslâm’ı tebliğde örnek bir ahlâk ve duruş sergilemek; af, sabır ve müsamahamızla gönülleri cezbetmek en temel düsturlardan biridir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com