Nahl Suresinin 98. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nahl suresinin 98. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Kur’an okunacağı vakit edilmesi gereken âyet; Nahl suresinin 98. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
فَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
Kur’an okuyacağın vakit, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. (Nahl, 16/98)
KOVULMUŞ ŞEYTANIN ŞERRİNDEN…
Bilgi:
Bu ayet, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında bütün müminlere, Kur’an okumaya başlarken şeytandan Allah’a sığınmayı emretmektedir. Zira şeytan daima vesveselerle insanın zihnini bulandırmaya ve onu hakkı anlamaktan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bir sonraki ayette de şeytandan Allah’a sığınan ve Rablerine tevekkül eden müminler üzerinde şeytanın bir hâkimiyeti olmadığı bildirilmekte, böyle olan müminlerin Allah’ın koruması altında olduğu hatırlatılmaktadır.
Mesaj:
- Allah’a imanı, bağlılığı ve güveni tam olanlara şeytan bazı hatalar işletmeyi başarsa da, onları inkâr ve şirk gibi affedilmez bir günaha saptıramayacaktır.
- Şeytanın vesveselerine karşı en iyi yol, Allah’a dayanıp güvenmektir.
Kelime Dağarcığı:
Racîm: Allah’ın rahmetinden uzak, kovulmuş; taşlanmış.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Kur’an okuyacağın zaman kovulmuş şeytandan hemen Allah’a sığın!
- Gerçekte onun iman edenler ve yalnızca Rablerine güvenip dayananlar üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktur.
- Şeytanın zorlayıcı gücü, ancak onu dost edinenlerin ve onu Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.
Kur’ân-ı Kerîm’i selim bir kalp, temiz bir akılla ve pürüzsüz bir hissiyât içinde okuyabilmemiz, onun ince mânaları üzerinde tefekkür edebilmemiz ve onun hükümleriyle amel edebilmemiz için önce şeytandan Allah’a sığınmak lazımdır. Bu ise aslında kalple yapılacak bir iştir. Bu sebeple âlimlerin çoğu sözlü olarak “eûzü” çekmeyi vacip değil müstehap saymışlardır.
Çeşitli rivayetler arasında en meşhur istiâze sözü اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ demektir.
اَلشَّيْطَانُ (şeytan) kelimesi, daha önce de yeri geldikçe ifade edildiği gibi “uzaklaştı” mânasındaki شَطَنَ (şatane) fiilinden türemiştir. İmam Kuşeyrî (r.h.), bundan hareketle şöyle der:
“Kişiyi Rabbinden uzaklaştıran, kalben O’nunla beraber olmaktan alıkoyan her şey şeytandır. Bir kişinin nefsi kendisine musallat olup, onu velev itaat, ibâdet ve tefekkür gibi şeylerle de olsa Rabbinden meşgul ediyorsa bu onun şeytanıdır. Ona düşen nefsinin kötülüğünden ve bütün kötülerin şerrinden Allah’a sığınmaktır.” (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, 172)
Aslında şeytanın insan üzerinde vesvese haricinde herhangi bir nüfûz ve hâkimiyeti yoktur. İnsanları zorla günaha itme ve onu yaptırma kudreti de yoktur. O, sadece fırsat buldukça vesvese verir ve kalbe kötü düşünceler aşılar. İman edenler ve yalnızca Rablerine güvenip dayananlar, Allah’a sığınarak şeytanın bu vesvese ve iğvâlarından kendilerini kurtarırlar. Şeytanın kendi üzerlerinde bir hâkimiyet kurmasına müsaade etmezler. Fakat Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinenler, Allah’ın emirlerine vermedikleri kadar onun ayartmalarına kulak verenler, böyle değer verme ve itaat etme bakımından onu Allah’a ortak koşanlar üzerinde şeytanın elbette ki bir hâkimiyeti olacaktır. Nitekim bu husus Hicr sûresinde şöyle beyân edilmişti:
“İblîs şöyle dedi: «Rabbim! Madem beni azdırıp saptırdın, yemin olsun ki, ben de yeryüzünde günahları onlara çok cazip göstereceğim ve kesinlikle onların hepsini azdırıp yoldan çıkaracağım. Ancak içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların müstesnâ! Onları azdırmaya gücüm yetmez.» Allah şöyle buyurdu: «İşte bu ihlâs ve teslimiyet yolu, bana varan dosdoğru yoldur. Benim ihlâsa erdirilmiş o has kullarım ki, senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Senin nüfûzun ancak senin peşine takılan azgınlar üzerindedir.»” (Hicr 15/39-42)
İşte şeytan ve onun yoldaşı olmuş şeytanî güçler, daha önceki şeriatlerin yürürlükten kaldırılmasının ilâhî hikmete aykırı olacağını söyleyerek Kur’an hakkında kalplere şüphe tohumu ekmeye çalışıyorlar.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR