Nakşibendi Yolunun 11 Esası

Nakşibendi yolunun esasları nelerdir? Nakşibendilik’te (Nakşibendi tarikatında) 11 temel esas.

Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri’nin Nakşibendilik’te Kelimât-ı Kudsiye adı altında ortaya koydukları esaslar şunlardır:

NAKŞİBENDİ YOLUNUN TEMEL ESASLARI

  1. Huş der-dem:Alınan her nefeste huzuru korumak, Allah’tan gâfil olarak tek nefes bile almamaktır. Çünkü terakkinin temeli nefes üzerindedir. Nefes alış ve verişinde ve iki nefes arasında gafletten uzak kalmak, Allâh’ın “Hayy” isminin tecellisi sayılır.
  2. Nazar ber-kadem:Bakışları ayak ucuna mıhlamak. Yürürken sağa sola bakan kimsenin ilgisi dağılır, kalbini havatır işgal eder. Bakışını ayak ucunda toplayan kimse, hem harama bakmaktan, hem de havatıra düşmekten kurtulur.
  3. Sefer der-vatan:Sâlikin kötü ahlak ve beşerî sıfatlardan sıyrılıp güzel ahlak ve melekî sıfatlara; aslî vatanına sefer etmesidir. Mürşid aramak üzere yapılacak sefer de buna dâhildir. Halktan Hakk’a sefere vesile olan her türlü fiildir.
  4. Hâlvet der-encümen:Kalabalık içinde fakat yalnız; halk içinde Hak ile beraber olmaktır. Beden ve suret halk ile meşgulken kalb ve sîretin Hak ile meşguliyeti demektir. Bunun gerçekleşmesi için insanın zikre kendini tam anlamıyla vermesi gerekir ki, böylece kişiyi hiçbir şey zikirden alıkoymasın.
  5. Yâd-kerd: Dilin zikriyle beraber kalbin de zâkir hâle gelmesi ve “nefy ü isbât” zikri ile kelime-i tevhidin hakîkatinde derinleşme gayretidir. Kulu Rabbinden gâfil bırakan bütün hevâ ve hevesleri, daha “Lâ ilâhe” derken kalpten nefyedip, Allah’tan gayrı bütün maksudları kalpten silip atmaktır. Daha sonra da kalbin bu arınmış zemininde “İllâllâh” hakîkatini sâbitleyip, gönlün yalnızca Allâh’a mahsus kılınmasına gayret etmektir.
  6. Bâz-geşt:Zikirde kendiliğinden hatıra gelen iyi ve kötü fikri kovmak demektir. Bilhassa nefes tutularak yapılan kelime-i tevhid zikrinden sonra: “İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî(Allâh’ım benim muradım sensin, senin rızândır, başka bir şey değil)” demektir.
  7. Nigah-daşt:Muhâfaza demektir. Hakk’ın tecelligahı olan kalb evine O’nun yüce zatına yabancı şeylerin, uygunsuz hatıraların girmesini önlemektir.
  8. Yad-daşt:Dil ile söylemeden Allâh’a dönüş hâlini korumaktır. Zikrin temin ettiği mânevî uyanıklığı devam ettirmek ve kendini dâimâ Hakk’ın huzûrunda bilmektir.

Bu sekiz kaideye ilâve olarak, eskiden beri bilinmekte olan üç esas daha vardır:

  1. Vukûf-i Zamânî:Vakte hâkim olmak, onu iyi değerlendirmek, sık sık nefsini hesâba çekerek her ânını mânevî uyanıklık içinde geçirmeye gayret etmek.
  2. Vukûf-i Adedî:Zikir sırasında sayıya riâyet etmek; aklı dağınıklıktan koruyup bir yerde toplamak; dikkati teksif etmek.
  3. Vukûf-i Kalbî:Zikirde kalbe yönelmek ya da kalbin Allâh’a yönelmesidir. Bu, “ihsân” duygusunun dâimî bir şuur hâline gelmesi demektir. Sâlik her fırsatta kalbini kontrol etmeli, onun ne hâlde olduğuna bakmalıdır. Zîra zikirde asıl matlûb, kalbin zikredilenden haberdâr olmasıdır.

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TASAVVUFÎ TERBİYEDE TEMEL ESASLAR

Tasavvufî Terbiyede Temel Esaslar

NAKŞİBENDİLİĞİN ESASLARI

Nakşibendiliğin Esasları

ABDÜLHÂLIK GUCDÜVÂNÎ HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri’nin Sohbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.