Nakşibendiyye Yolunda Sohbetin Ehemmiyeti

Mühim bir mânevî eğitim metodu olan sohbetler, bütün tarîkatlerde ve bilhassa Nakşîlikte kalpten kalbe feyz naklinin en kıymetli vâsıtalarından biridir.

Büyük velî Şâh-ı Nakşibend -kuddise sirruh- şöyle buyurmuştur:

“Bizim terbiye yolumuz sohbet üzerine kuruludur. Hayırlar, Allah için sâlih insanlarla beraberliktedir. Onlarla sohbete devam ede ede hakikî îmâna kavuşmak nasîb olur.”

Yani Nak­şî­lik­te soh­bet ve ic­ti­mâ­îleş­mek esas­tır. Bu se­bep­le, tek ba­şı­na ten­ha bir yer­de hal­ve­te gir­mek de­ğil, zâ­hi­ren ka­la­ba­lık­lar için­de olun­sa bi­le, kal­ben Hak Te­âlâ ile hal­vet hâ­li­ni sür­dü­re­bil­mek da­ha mak­bûl gö­rül­müş­tür. Yani “kesrette vahdet” hâline ulaşabilmek tavsiye edilmiştir.

Allah Teâlâ’ya vâsıl olabilmek için, sohbetin yanında zikir, murâkabe ve hizmete de ehemmiyet verilmiştir.

TAKVA SAHİBİ OL VE SADIKLARLA BERABER BULUN

Nakşî meşâyıhından büyük Osmanlı âlimi Muhammed Hâdimî şu nasihatte bulunur:

“Âhiret kardeşlerinin sayısını çoğaltmaya çalış! Onlarla sohbet et, ziyaretlerine git ve hizmetlerine koş! Onlara elinden gelen iyilik ve yardımı yap ve onları sev! Çünkü sen, o güzel ahlâklı din kardeşlerinle olgunlaşırsın ve onlar arasında bulunmakla sâlihlerin gidişâtını, fiil, hâl ve ahlâkını kazanabilirsin. Zâten Cenâb-ı Hak sana onlarla beraber olmayı emretmektedir:

«Ey îmân edenler! Allâh’a karşı takvâ sahibi olun ve sâdıklarla beraber bulunun!» (et-Tevbe, 119)

Bir de şöyle demişlerdir:

«Allâh ile beraber ol, yani her yerde O’nu hatırla ve rızâsını gözet! Bunu yapamazsan, Allâh ile beraber olan sâlih kişiyle ol! Zira onunla beraber olursan, onun feyz ve rûhâniyeti seni Allâh’a ulaştırır.»

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

«Mü’min, kardeşiyle beraber çoktur (güçlenir).» (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, no: 2800)

«Kişi kardeşinden müstağnî değildir. Tıpkı iki el gibi ki bunların biri diğerinden aslâ müstağnî olamaz.» (Deylemî, Firdevs, III, 409/5251)

«Mü’minler birbirleriyle karşılaştıklarında, birbirini yıkayan iki el gibidirler.» (Süyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs, no: 21028; Deylemî, Firdevs, IV, 132/6411)

Yani mü’min kardeşler, birbirlerine hayırda ve takvâda yardımcı olur, güzel davranışlara teşvik edip bu yöndeki gayretlerini kuvvetlendirir, eksiklerini giderir, hatâlarını düzeltir, yumuşak bir üslûpla nasihatte bulunurlar.

Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

«Lokman Hakîm, oğluna dedi ki:

Âlimlerin (ve âriflerin) meclislerinde bulun! Hikmet ehlinin sözlerini dinle! Çünkü Allah Teâlâ, ölü toprağı yağmurla dirilttiği gibi, ölü kalbi de hikmet nûruyla diriltir.» (Heysemî, I, 125)

İşte bu ehemmiyetine binâen büyükler, sohbeti, yerine göre evrâd ile meşgul olmaktan ve nâfile namaz kılmaktan daha üstün görmüşlerdir.

Nitekim üstâdın biri, kâbiliyetli bir talebesine şöyle demiştir:

«–Bâyezid-i Bistâmî’nin sohbetinde bulun!.. Bâyezid-i Bistâmî ile bir defa sohbet etmen, senin tek başına günde yetmiş defa gerçekleştireceğin vuslattan daha hayırlıdır.»”

HÂLİ SENİ ALLAH'A YAKLAŞTIRMAYAN KİŞİLERLE BERABER OLMA

Hâdimî Hazretleri, nasihatlerine şöyle devam eder:

“Ben sana şunu tavsiye ederim ki; mümkün mertebe dünyacılarla beraber olmayı azalt! Hâli seni Allâh’a yaklaştırmayan kişilerle beraber olma! Dünyaya bağlananlardan uzaklaş! Zira onlarla beraber olmanın ne kadar zehirleyici bir şey olduğu, kesin tecrübelerle sabittir. Onlar senden menfaat elde ederler, ancak sen onlarla beraber olmaktan dolayı hep kaybedersin! Zira hâl sârîdir, sohbet ve ülfet edenlerin hâlleri birbirine geçer. Tabiat hırsızdır. İnsanların tabiatları birbirine benzemeye ve başkasını tâkip etmeye meyyâldir. Tabiat, sahibi farkına varmadan başka bir tabiatın husûsiyetlerinden çalıverir.

Hayır işlerinden ve sâlih amellerden geri kalan kimselerden de olma! Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

«Bizim zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir, onlara bakma!» (en-Necm, 29)

«…Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız, hevâ ve hevesinin ardına düşmüş ve işi gücü hep aşırılık olan haddi aşmış kimselere uyma!» (el-Kehf, 28)

Bu tür kimselerle münâsebetleri kesmek ve onlardan uzak durmak îcâb eder. Nerede kaldı onlarla beraber olup sohbet etmek!”[1]

İmâm Şâfiî Hazretleri buyurur ki:

“Kendini hak ile meşgûl etmezsen, bâtıl seni işgâl eder.”

İşte bu hikmete binâen, sâlihlerin sohbetinden uzak kalan insanların çoğunlukla gâfillerle ve dünya ehliyle hemhâl olacağı muhakkaktır. Dolayısıyla firâset sahibi bir mü’mine yakışan, sâlihlerin sohbetine devam ederek kendini gafletten korumak ve iç âlemini temizleyerek mânen mesâfe almaya çalışmaktır.

İmâm Gazâlî Hazretleri, gayr-i müslimler, fâsıklar ve gâfillerle beraberliğin, zamanla zihnî beraberliğe, bu beraberliğin de zaman içinde kalbî beraberliğe dönüşebileceğini bildirir. Bu hâl ise insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir.


[1] Ebû Saîd Muhammed Hâdimî, “Risâletü’n-Nasâyıh ve’l-Vasâyâ’l-Mübâreke”, Mecmûatü’r-Resâil, s. 130-131, İstanbul ts., Matbaa-i Âmire.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Sohbet ve Adabı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.