Nakşiliğin Merkezinde Tarikat Mensuplarına Baskı

Özbekistan'ın Buhara ili Karagöl ilçesinde, Nakşibendi mensuplarına hapis cezası verildi.

Din özgürlüğü ve ifade hürriyetine yönelik kısıtlamaları ile bilinen Özbekistan'da tartışılacak bir karar verildi.

Özbekistan'ın Buhara ili Karagöl ilçesinde Haziran-Temmuz aylarında yapılan iki mahkeme duruşmasında kendilerini Nakşibendi tarikatı mensubu olarak tanımlayan 15 kişiye çeşitli hapis cezaları verildi.

TARİKAT MENSUPLARINA SUÇLAMA

“Ozodlik” radyosunun haberine göre, bu tarikatın liderleri olduğu tespit edilen 4 kişinin her birine 4 yıl hapis cezası, kalan 11 kişinin her birine ise 4 Milyon Özbek Somu (yaklaşık 800 dolar) para cezası verildi. Haberde bu insanların 'yasadışı kamu kurum ve dini kuruluşları” oluşturmakla suçlandığı da bildirildi.

Kendilerini Nakşibendi tarikatı mensubu olarak tanımlayan bu kişiler, Türkiye'deki dini gruplarla ilişki içinde olmakla suçlandılar.

Mahkemeye göre, bu Özbek vatandaşları Türkiye’deki “Menzil” cemaatinin yerel grubunu oluşturdular ve bu istikamette gizli toplantılar yaptılar. Özbek istihbaratı bunları izledi ve bir süre açık gezmelerine izin verildi. Grup lideri mahkeme günü suçlama ilan edildikten sonra tutuklandı.

'BUNLARIN SUÇU NEFİS TERBİYESİ VE GİZLİ ZİKİR İLE MEŞGUL OLMALARIDIR'

Tarikat mensubu yakınlarından biri, radyo ile yazılı olarak temas sağlayarak, 'Bunların suçu nefis terbiyesi ve gizli zikir ile meşgul olmalarıdır. İnsanlar zor ekonomik şartlardan şikayetçi olduğu bu dönemde bu insanlara bu kadar para cezası verilmesini anlamak mümkün değildir.”  dedi.

Bir Özbek insan hakları savunucusu ise bu mahkemenin Özbekistan’da Nakşibendi tarikatı mensupları üzerinde yapılan ilk mahkeme olduğunu söyledi.

Kaynak: Dünya Bülteni

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.