Namaz Kılanın Önünden Geçmek ile İlgili Hadis

Namaz kılanın önünden geçilir mi? Namaz kılanın önünden geçmenin hükmü/günahı ile ilgili hadis ve bu hadisin şerhi.

Büsr bin Said radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

Zeyd bin Halid el Cühenî kendisini namaz kılanın önünden geçen kimse hakkında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ne işittiğini sormak üzere Ebû Cüheyme gönderdi. Ebû Cüheym Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Namaz kılanın önünden geçen kimse (namaz kılanın önünden geçmekten dolayı yüklendiği günahı bilmiş olsaydı, onun için (kırk sene veya kırk ay veya kırk gün) beklemek, namaz kılanın önünden geçmekten daha hayırlı olurdu.” Ebû Nazır: Râvî, kırk sene mi, kırk ay mı kırk gün mü söyledi, bilmiyorum, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 109/701; Buharî, Ebvabu Südre, b. 12, s. 129, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 48, n. 507, s. 305, c. 1; Tirmizi, Kitâbu’s-Salât, b. 251, n. 336, s. 158, c. 2; Nesêi, Kitâbu’l-Kıble, b. Etteştid Fi’l-Mürur Beyne’l-Musallî, n. 757, s. 66, c. 2; İbn-i Mâce Kitâbu’s-Salât, b. 37, n. 945, s. 304, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Zaruret bulunmadıkça mü’minin secde yerini çiğneyerek geçmek onun yüzünü çiğnemek gibidir. Bir mü’minin yüzünü çiğnemektense bir yerde uzun müddet beklemek daha iyidir. Namaz kılanın önünden geçen kimse girdiği günahın büyüklüğünü bilse 40 yıl da olsa beklemeğe razı olurdu. Burada kırk yıl mübalâğa için zikredilmemiştir. Bundan maksat uzun müddet beklemeyi tercih ederdi, demektir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZDA MEKRUH OLAN ŞEYLER

Namazda Mekruh Olan Şeyler

NAMAZDA YAPILMASI MEKRUH OLAN DAVRANIŞLAR

Namazda Yapılması Mekruh Olan Davranışlar

NAMAZDA ÖNÜNDEN GEÇENİ ENGELLEMEK İLE İLGİLİ HADİSLER

Namazda Önünden Geçeni Engellemek ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.