Namaz Kılanın Önünden Geçmenin Günahı

Namaz kılanın önünden geçmenin günahı nedir? Namaz kılarken neden ön kısma birşeyler koymalıyız? Namaz kılan kişinin önünden geçilirse kılan kişinin namazı bozulur mu?

Sahâbî Hâlid ibn-i Zeyd (r.a), Büsr ibn-i Saîd’i, namaz kılanın önünden geçen kimse hakkında Rasûlullah (s.a.v)’den ne işittiğini sormak üzere Ebû Cüheym el-Ensârî’ye yolladı. Ebû Cüheym (r.a) de şöyle dedi:

“Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:

«Namaz kılanın önünden geçen kimse, üzerine ne kadar (günah) aldığını bilse onun önünden geçmektense kırk (bilmem şu kadar zaman yerinde) durmayı daha hayırlı bulur».”

Râvî Ebu’n-Nadr der ki:

“Kırk gün mü, ay mı, yoksa yıl mı dedi bilemiyorum.” (Buhârî, Salât, 101)

Başka bir rivayette de:

لَوْ عَلِمَ الْمٰٓارُّبَيْنَ يَدَىِ الْمُصَلِّى مَاذَا عَلَيْهِ مِنَ الْوِزْرِ لَوْقَفَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةً

“Namaz kılanın önünden geçen kendisine ne kadar günah yazıldı­ğını bilseydi kırk yıl beklerdi”(1) diye buyurmuştur.

NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇMENİN GÜNAHI

Namaz kılan kişinin önünden geçmek kötü bir fiildir ve bunu yapan kimse günahkâr olur.

Bazı fakihler şöyle demişlerdir:

– Geçen kimsenin başka yerden gitme imkânı var ve namaz kılan da sütre edinmemiş ve insanların geçeceği yere namaza durmuşsa ikisi de günahkâr olurlar.

– Geçen kimsenin başka yerden gitme imkânı yok, namaz kılan da gerekli tedbirlerini almışsa ikisine de günâh yoktur.

– Namaz kılan lüzumlu tedbirleri almış, önünden geçenin ise başka yerden geçme imkânı varsa sadece önden geçen günahkâr olur.

– Namaz kılan tedbirlerini almamış, önünden geçenin de başka yerden geçme imkânı yoksa sadece namaz kılan günahkâr olur.

Namaz kılan kişi Cenâb-ı Hak ile münâcât hâlinde olduğu için onu hiçbir şekilde meşgul etmemek, huşû ve huzûrunu bozmamak îcâb eder.

Aynı şekilde insan yüzüne karşı namaz kılmak veya namaz kılan kişinin karşısına geçip onunla yüzyüze gelmek de mekruh görülmüştür.

NAMAZ KILAN KİŞİ ÖNÜNDEN GEÇEN İNSANLAR İÇİN NE YAPMALIDIR?

Namaz kılanın önünden geçmenin günah olduğu yer, büyük câmilerde ve açık arazilerde namaz kılanın, ayaklarından itibaren secde ettiği yere kadar olan kısımdır. Küçük camilerde namaz kılanla onun önünden geçen arasında, direk, insan gibi bir engel bulunmazsa, namaz kılanın önünden nereden geçilirse mekruh olur.

Esasen namaz kılan kimsenin, önünden geçilme ihtimali varsa, bir sütre edinmesi sünnettir.

Sütre, önü açık bir yerde namaz kılan kimsenin gelip geçene siper olmak üzere ön tarafına koyduğu şeydir. Sütre, en az bir arşın (70 cm. kadar) bir yükseklikte olmalıdır. Namaza durmuşsa, sütre kullanması sünnettir.

Sütre edinilen şey bir sütun, bir ağaç veya yere dikilmiş bir değnek, sandalye v.s. gibi yüksekliği olan herhangi bir şey olabilir. Hadîs-i şerîfte "bir ok ile de olsa sütre yapılması" emredilmiştir.

Dışarıda namaz kılan kimse, bir arşın (68 santim) uzunluğunda ve bir par­mak kalınlığında önüne bir sütre dikmelidir. Çünkü Peygamberi­miz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Sizden biriniz dışarıda namaz kıldığı zaman önüne semerin arka kaşı gibi bir şey koymaktan aciz mi?” buyurmuşlardır.

NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇMEK NAMAZI BOZAR MI?

Namaz kılanın önünden geçilmesi, onun namazına zarar vermez. Ancak geçen kimse günahkâr olmuş olur. Cemaatle kılınan namazlarda, yalnız imamın önünde sütrenin bulunması kâfidir.

NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇMENİN GÜNAHI NEDİR?

Dipnot: 1- Mülteka Tercümesi Mevkûfat c.1.s.186. imamı Serahsi, Mebsut c.1.s.192 (Beyrut). Halebî Sağir. 2- Zeylai Nasbu-r-Raye c.2. s.81 (Mısır), İbni Hacer el-Askalani c.1. s.180/224 (Beyrut).

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.