Namaz Kılınması Caiz Olmayan Yerler ile İlgili Hadisler

Nerelerde namaz kılınmaz? Namaz kılmanın caiz olmadığı/olmayan yerler ile ilgili hadis-i şerifler…

Ebû Zer radıyallahu anhdan:

– Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bana yeryüzü temizleyici ve mescid kılındı,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 24/489; Buhârî, Teyemmüm, 1)

Hadisin Açıklaması

Suyun bulunmadığı yerde toprak su yerini tutar, onunla teyemmüm yapılır. Yeryüzünün her tarafında ibadet yapılabilir. Namaz kılınabilir. Bu iki haslet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmetine ikram edilen özelliklerdendir.

Hadisin Açıklaması

Tahûr: Cehûl vezninde mübalağa ism-i fâildir temizleyici manasınadır.

*

Ebû Salih Gıfârî radıyallahu anhdan:

Hz. Ali radıyallahu anh bir yolculuğu esnasında Babil’e uğradı. Müezzin kendisine ikindi namazının vaktinin girdiğini haber vermeye geldi. Ancak Hz. Ali Babil’den biraz ayrılınca müezzine kamet etmesini emretti ve namazı kıldırdı. Namazı bitirince:

“- Benim sevgilim (Hz. Muhammed) sallallahu aleyhi ve sellem, beni kabristanda namaz kılmaktan nehyetti. Babil toprağında da kılmamı yasak etti. “Çünkü orası lanete uğramıştır,” buyurdu, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 24/490)

Hadisin Açıklaması

Babil: Irak toprakları içerisinde, Kûfe civarında bir yerdir. Sihir, büyü gibi fitnesi ile meşhurdur. Hz. Ali’nin radıyallahu anh başına gelen felaketler de oradan gelmiştir.

Aslında yeryüzünün her tarafı secdegah kılındıktan sonra Hz. Ali’nin Babil’de namazdan nehy olunması, oranın fitne mahalli olduğunu ve başına gelecek fitnenin oradan geleceğini haber vermektedir. Biri de: Hz. Ali’nin radıyallahu anh Babil’de yerleşmesini nehy olabilir.

Hattabi: Hiç bir ilim adamı Babil’de namazın nehy edildiğini söylemediler. Bu olsa olsa orada karargah kurmaktan nehy olur, diyorlar.

*

Ebû Salih el-Gıfârî’den o da Ali radıyallahu anhdan:

Süleyman bin Dâvud’un rivâyetiyle aynı manada rivâyet olundu, (biraz ayrılınca) yerine, (çıkınca) dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 24/491)

*

Ebû Said radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

– Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Yeryüzünün her yerinde namaz kılınabilir. Ancak hamam ve kabirler müstesna,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 24/492; Tirmizî, Kitâb’us-Salât, b. 236, n. 317, s. 131, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’us-Salât, b. 4, n. 745, s. 246, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Kabir üstünde ve hamamda namaz kılmak mekruhtur. Ancak namaz için ayrılmış temiz bir yer varsa orada kılınabilir.

İmâm-ı Mâlik hazretlerine göre: Kabristanlıkta namaz kılmak meruh değildir.

İmâm-ı Şâfiî hazretlerine göre: Temiz değilse namaz caiz değildir. Temiz yer varsa caizdir.

Kabirlerde namazdan nehy edilmesinin sebebi sadece pislik değil, kabirlere namaz kılanların ecdat ruhuna tapanlara benzemîş olmasını önlemek, kabre ibadet ediliyor hayalinin önüne geçmek de olabilir.

Hamamlar ise kirli suların aktığı yerdir. Orada kirli su ile bulaşmış yer bulunamayacağı için hamamda namazdan nehy edilmiştir. Ancak hamamlarda soyunma odalarında temiz bir seccade üzerinde namaz kılmakta beis yoktur.)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HİÇBİR NAMAZ KILINMAYAN VAKİTLER

Hiçbir Namaz Kılınmayan Vakitler

NAMAZ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namaz İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.