Namaz Kılmamanın Mazereti Yok!
Şâyân-ı ibrettir ki, gönül için ızdırap, çile ve elemleri sürûrla yoğuran bir lutuf sadedindeki bayramlar, namazla başlar. Bu bakımdan dünyâda namaz ehli olanlara âhıret hayatının bir bayram olarak lutfedileceğini düşünmek kâbildir.
Namaz kulu her yönüyle kemâle erdiren ve ilâhî mükâfâta hazırlayan bir muhtevâ taşır. Diyebiliriz ki;
Maddî bakımdan namaz:
İnsan vücudunun namazda iç ve dış hareketlerde bulunması ve zamanlara hâkim olması, hayatta nizam üzere yaşama temrinlerini teşkil eder.
Mânevî olarak namaz:
İlâhî huzurda bulunma hâli, tefekkür etme, korku zamanında tesellî, neş’e zamanında lezzet teşkîl etme, rûhâniyete destek verme, kalb neş’eleri getirme, îmânı koruma, ilâhî ünsiyetin artması gibi feyz ve bereketlerle doludur.
İctimâî güzellikleri bakımından namaz:
Cemâatleşme, tanışma, ünsiyet, ülfet, îmân ve kardeşlik bağlarının takviye olmasına vesiledir.
Rûhânî tecellîleri bakımından namaz:
İlâhî huzûra çıkabilmenin kazandırdığı ihlâs, his ve kalb âlemini mânevî bir bahar iklîmine götürmedir.
Burada şunu ifade etmelidir ki, namaz için beşerî mânâda hiçbir mazeret geçerli değildir! Erkekler, harplerde dahî münâvebeli olarak namaz kılarlar. Kadınlar için de, mazeret hâllerinden başka bir mazeret yoktur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları
YORUMLAR