Namaz ve Hikmetleri

Namaz, rûhların mânevî gıdâsı olduğu gibi, aynı zamanda maddî beden için de şifâdır. Peki namaz nasıl bir ibadettir? Namazın hikmetleri nelerdir? Kısaca namazın hikmetleri, faydaları ve önemi.

Namaz, tekbir ile başlayıp selâm ile son bulan, belli fiil ve sözleri içine alan bir ibadettir.[1]

NAMAZ KILMANIN HİKMETLERİ

Cenâb-ı Hak, namaz, tavaf, Kur’ân okumak gibi bazı ibadetlerden önce insanlara abdest almayı; bedenlerini, elbiselerini ve çevrelerini temiz tutmayı emretmiştir. Abdest ve gusül mevzûlarını incelediğimizde, İslâm’ın mânevî temizlik yanında maddî temizliğe de ne kadar ehemmiyet verdiğini görebiliriz. Bu sebeple Müslümanların ilmihal ve fıkıh kitapları temizlik konularının işlendiği bölümlerle başlar.

Demek ki namazın faydalarından biri, insana tertemiz bir hayat yaşatmasıdır.

Diğer taraftan namaz, insanı kötülüklerden, çirkinliklerden ve taşkınlıklardan alıkoyar, ilgi ve temâyüllerin başıboş ve kontrolsüz bir şekilde tatmîn edilmesini engeller.[2] Günde beş defa tekrarlandığı için Hakk’ı hatırlamaktan alıkoyacak nefsî arzulara karşı en tesirli ilaçtır.

Arzu ve hevesleri dizginler ve her hususta doğruluğa ve istikâmete teşvik eder. Böylece mü’min, Allah rızâsı için namaz kılarken, aynı zamanda kötülüklerden ve nefsin arzularından da muhâfaza edilerek hem dünya hem de âhiret hayatını ıslah etmiş olur.

Bir kişi Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e gelerek:

“–Falan zat gece namaz kılıyor, sabah olunca da hırsızlık yapıyor” dedi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Hakîkî namaz kılıyorsa, bu namazı ve namazda okuduğu Kurân âyetleri, onu yaptığı kötü fiilden uzaklaştıracaktır.” (Ahmed, II, 447)[3]

Namaz, yeryüzünün tek hâkiminin Allah -celle celâlühû- olduğu hakikatini zihinlere yerleştirir ve insanın bunu her zaman hissetmesini sağlar.

Beş vakit namaz, gün içinde zaman zaman insanları şahsî meşguliyetlerin monotonluğundan kurtarıp rahatlatır. Onları bir müddet her türlü dünyevî kaygıdan uzaklaştırır, Yüce Yaratıcı’larına karşı teslimiyet ve şükrân duygularını ifade etmelerini sağlar.

Aynı zamanda insan, secdeye vardığında, kendisiyle yüz yüze gelir ve derûnî âlemine yönelme fırsatı bulur. Önceleri misyonerlik yaparken daha sonra İslâm’ı seçen Amerikalı Matt Salesman şöyle diyor:

“Namazlarımı kılarak huzur ve sükûn buluyorum. Bilhassa da Cuma namazlarında! Camide bulunup namaz kıldığım vakitler, benim için rûhuma huzur veren husûsî zamanlardır.”[4]

Dr. Timothy Gianotti şöyle der:

“Sanki secdeye gittiğimde barışı yakalıyorum. Sanki daha bir güvende hissediyorum kendimi. Bir selam ikliminde gibi. Ve secdeye gittiğimde sanki uzaklardan evime dönmüş gibi oluyorum. Belki de Allah’a varmış gibi. Tarif edebileceğim ancak bu kadarı. Bir rahatlık, bir barış ve sükûnet hissi namaz.”[5]

Namaz, rûhların mânevî gıdâsı olduğu gibi, aynı zamanda maddî beden için de şifâdır. Namazın, muhtelif uzuvların hareket etmesine, eklemlerin bükülmesine ve kasların gerilip gevşemesine imkân sağlayarak vücûda zindelik verdiği bilinen bir hakikattir. Diğer taraftan namaz, Müslümanların hayatında bir denge unsurudur. Her gün muayyen vakitlerde ve belli kâideler dâhilinde edâ edilen bu ibadet, kişiyi disipline ve düzenli bir hayata alıştırır.

Müslümanlar namazlarını ferdî olarak istedikleri yerde kılabilirler, ancak İslâm onları, bir araya gelerek topluca namaz kılmaya teşvik eder. Zira cemaatle kılınan namaz, ırk, renk, dil, makam ve mevkî ayrımı yapmaksızın Allah’a kullukta aynı safta bir araya gelmeyi, bütünleşmeyi, yardımlaşmayı ve ictimâî muhasebeyi sağlayarak ümmet şuurunu kuvvetlendirir. Aynı düşünce ve hedefleri paylaşan bir cemaat ortamında, fertler arasındaki ayrılıklar önemli ölçüde aşılarak gönüllere eşitlik ve kardeşlik duyguları yerleşir ve dinî bir coşku yaşanır.

Aslında günlük beş vakit namaz, insanlar için oldukça az ve yerine getirilmesi çok kolay bir vazifedir. Yirmi dört saat içinde insanın dünyevî işlerini bırakıp Allah’ın huzûruna çıkacağı zaman yaklaşık yirmi dört dakikadır. Bu küçücük fedâkârlığın karşılığında ise insan, pek çok maddî ve mânevî faydalar elde eder.

Dipnotlar:

[1] Bazı insanlar, müslümanların namaz kılarken Kâbe’ye taptığını zannetmektedirler. Bu son derece yanlış bir zandan ibarettir. Müslümanlar hiçbir zaman Kâbe’ye veya Hacer-i Esved’e herhangi bir şekilde tapmaz, secde etmez veya namaz kılarken ona doğru dönmezler. Müslümanların namaz kılarken döndükleri yer Kâbe’nin binâsı değil, üzerinde bulunduğu alandır. Kâbe ortadan kaldırılmış veya restore edilmek üzere yıkılmış olsa dahi müslümanların kıblesi değişmeyecektir. (Prof. Dr. M. Hamîdullah, İslâm’a Giriş, s. 108) [2] Ankebût, 45. [3] Murat Birsel, 17 Şubat 2009 tarihinde Star Gazetesi’nde “Namaz Suçu Engelliyor” başlığıyla bir yazı kaleme aldı. “Camilerinde namaz kılınan şehirlerdeki suç oranı namaz kılınmayan şehirlere nisbetle çok daha düşük olmalı!” diye düşündüğünü ve bu konuyu araştırdığını söylüyor. Onun ifadesiyle: Örneğin kişi başına düşen cinayet vakası oranı istatistiklerinde ilk yirmi ülke (binde): 1. Kolombiya (0.61) 2. Güney Afrika (0.49) 3. Jamaika (0.32) 4. Venezuela (0.31) 5. Rusya (0.20) 6. Meksika (0.13) 7. Estonya (0.107) 8. Latvia (0.103) 9. Litvanya (0.102) 10. Belarus (0.098) 11. Ukrayna (0.094) 12. Papua Yeni Gine (0.083) 13. Kırgızistan (0.0802) 14. Tayland (0.800) 15. Moldovya (0.078) 16. Zimbabve (0.074) 17. Seyşel (0.073) 18. Zambia (0.070) 19. Kosta Rika (0.060) 20. Polonya (0.056)Kırgızistan dışında bu ülkelerin hemen hepsi yüzde yüze yakın oranlarda hristiyan nüfusa sahip. Nüfusunun yüzde 75’i müslüman olan Kırgızistan tek istisna olarak göze çarpıyor. Ve dünya genelinde bir ülkede namaz kılınıyorsa toplam suç istatistiklerinin hemen hepsinde Müslüman toplumlarda suça eğilim düşük çıkıyor. Dünya bu gerçeğin farkında mı? Elbette! İslam ülkelerinde cinayet oranı neden düşük diye çok ciddi bilimsel çalışmalar yapılıyor. (Bkz. Cordova, Ana; “An Examinational Causes of Low Murder Rates in Islamic Societies”: American Society of Criminology) Fazla bahsetmeseler, yüksek sesle dile getirmeseler de harıl harıl araştırıyorlar. Gerçi namaz bağlantısını kuran yok sanki... Belki bundan sonra birileri Londra, Paris benzeri şehirlerde cami olan bölgedeki suç oranını şehir geneline kıyaslamayı düşünür. Keşke... Tahminimce neticesi de dünyayı düşündürür! (http://www.stargazete.com/gazete/yazar/murat-birsel/namaz-sucu-engelliyor-169647.htm) [4] Ahmet Böken - Ayhan Eryiğit, Yeni Hayatlar, I, 49. [5] Böken, a.g.e, I, 19. Sonradan İslâm’a giren insanların hayat hikayeleri için şu eserlere bakılabilir: Prof. Dr. Ali Köse, Conversion to Islam: A Study of Native British Converts, London: Keagan Paul International, 1996 (Neden İslâm’ı Seçiyorlar: Müslüman olan İngilizler üzerine psiko-sosyolojik bir inceleme, İstanbul 1997); A. Arı – Y. Karabulut, Neden Müslüman Oldum, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı yay., 2007; Defne Bayrak, Neden Müslüman Oldular?, İstanbul: İnsan yayınları, 2008.

Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZIN HİKMETLERİ NELERDİR?

Namazın Hikmetleri Nelerdir?

NAMAZIN HİKMETLERİ VE FAYDALARI

Namazın Hikmetleri ve Faydaları

İSLAM’DA İBADETLER VE HİKMETLERİ

İslam’da İbadetler ve Hikmetleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.