Namaza Başladıktan Sonra Okunacak Dua

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz namaz kalktığı zaman hangi duaları okurdu? Namaza başladıktan sonra okunacak dua(lar) ile ilgili hadisler...

Ali bin Ebû Talib radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza kalktığı zaman tekbir alır sonra,

“Müslüman olarak bütün varlığımı, gökleri ve yeri yaratana çevirdim, ben müşriklerden değilim, Şüphesiz namazım, Kurbanım, diriliğim, ölümüm, şeriki olmayan, alemlerin Rabbinedir. Ben bununla emrolundum. Ben Müslümanların evveliyim. (En’âm 163)

Ey Allah, Sen Meliksin, senden başka ilâh yoktur. Ancak sen varsın, sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum, ben nefsime zulmettim, günahlarımı itiraf ettim, benim günahlarımın hepsini bağışla, günahı ancak senden başkası bağışlayamaz.

Beni ahlâkın en iyisine hidayet eyle, ahlâkın iyisine beni senden başkası hidayet edemez, ancak sen edersin. Ahlâkın kötüsünden beni çevir, onun kötüsünden senden başkası çeviremez, emrinde tekrar hâzırım. Sana ibadette devamlıyım. Hayrın hepsi senin kudretindedir.

Ben sana döndüm, varışım sanadır. Sen yücesin, yükseksin, sana istiğfar eder ve sana tövbede bulunurum.

Rükûa vardığı vakit:

– Ey Allah’ım, senin için rükû ettim, sana inandım, sana teslim oldum, kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim, sinirim sana huşu etti. (Huzurunda eğildi.)

(Başını) kaldırdığı zaman: kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim, sinirim sana huşu etti. (Huzurunda eğildi.) Hamd edenin hamdini Allah kabul eder. Ey Rabbimiz gökler, yer ve ikisi arasındakiler ve bundan sonra senin dilediğin şey dolusu sana hamdolsun derdi.

Secde ettiği zaman:

– Ey Allah, senin için secde ettim, sana inandım, sana teslim oldum. Yüzüm onu yaratan sûrete koyup sûretini güzel yapan, gözünü ve kulağını (etten) yaratana secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah yücedir.

Namazdan selâm verince:

– Ey Allah benim önce yaptığımı, sona bıraktığımı, gizlediğimi, açıkladığımı, israf ettiğimi, benden onu iyi bildiğini, bağışla, ibadette öne geçiren, arkada bırakan sensin. Senden başka aslâ ilâh yok.” derdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/760; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 40, n. 40, s. 346, c. 1; Tirmizi, Ebvâbu’s-Salât, b. 197, n. 266, s. 53, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 18, n. 18, s. 284, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, n. 898, s. 129, c. 2)

*

Ali bin Ebû Tâlib radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, farz namaza kalktığı zaman tekbir alır, iki elini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Kıraatini bitirdiği, rükû yapmak istediği, rükûdan doğrulduğu zaman, başlangıçtaki gibi, ellerini yine kaldırırdı. Namazında otururken hiç bir şeyde ellerini kaldırmazdı, iki secdeden kalktığı zaman yine ellerini kaldırır, tekbir alır. Abdulaziz’in dua hakkında naklettiği (bir önceki) hadis gibi, ondan bazı kelimeler fazla veya eksik olmak üzere dua ederdi.

Hayrın (hepsi) senin elindedir. Şer senden değildir, cümlesini zikretmedi. O rivâyette şu cümle ziyadedir. Namazdan dönüşünde ey Allah, önceden yaptığım, geriye bıraktığım, gizlediğim ve açıkladığım (her) şeyi bağışla sen benim Allah’ımsın senden başka ilâh yoktur. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/761)

*

Bize Şuayb bin Ebû Hamza nakletti: Muhammed bin Münke dir, Ebi Ferve ve Medine ahâlisi fakihlerinden daha başkaları bana şöyle dediler:

– O duayı söylediğin zaman, ben Müslümanların evveliyim, cümlesini kastederek onun yerine:

– Ben Müslümanlardanım, de. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/762)

Hadisin Açıklaması

760 no.lu hadisin evvelinde geçen En’âm sûresinin 163. cü ayeti dua ayeti üzerindendir. Bu ayet Hz. İbrahim’in milletinin taptığı putları terk edip bütün varlığı ile Allah’a döndüğünü ve ben Müslümanların evveliyim, dediğini hikâye ediyor.

Ben Müslümanların eyveliyim, birincisiyim, diye zamanında kendisinden önce Müslüman bulunmayan Peygamber söyleyebilir. Fakat bir Müslümanın ben Müslümanların evveliyim demesi, benden önce Müslüman yok gibi bir manâ ifade edeceğinden, bu ayeti dua maksadı ile okuduğun zaman ve ene evvelül müslimîn yerine “ve ene minel-müslimîn” (ben Müslümanlardanım) demelidir, diye tavsiye edilmiştir.

Fakat bir mü’minîn islâmdaki gayreti ve ona aklı erdiği zaman emsali arasında ilk sarılanlardan olduğunu kasdederek: Ben Müslümanların evveliyim, diye ayeti olduğu gibi okumasında bir beis yoktur.

*

Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir:

Bir zat namaza gelmişti. Acele yürümekten nefesi tıkanmıştı, tekbir aldı. Arkasından kendinde bereket dolu, güzel ve çok hamdle Allah’a hamdolsun, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirdiği vakit:

– “O, kelimeleri söyleyen hanginizdi? O, sakınılacak bir şey söylemedi,” buyurdu. O zat:

– Bendim ey Allah’ın Rasûlü, nefesim daralmıştı da onu söyleyiverdim, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Gerçek 12 melek gördüm onu (kelimelerin sevabını) kaldırmak hangisine nasip olacak, diye ona koşuyorlardı.” buyurdu.

Humeyd bu rivâyette şunu ziyade etti:

“Sizden biriniz namaza geldiği zaman, her zaman yürüdüğü gibi yürüsün, yetiştiğini kılsın, yetişemediğini kaza etsin.” (Ebû Dâvûd, Salât, 121/763; Müslim, Kitâbu’s-Salât)

*

İbn-i Cübeyr’in babası Cübeyr bin Mut’ım radıyallahu anh’dan:

O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i namaz kılarken gördü. Âmr bin Mürre rivâyetinde diyor ki; O, hangi namazdı? Bilmiyorum, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah (şanına lâyık) büyüklükle büyüktür. Allah Büyüklükle büyüktür, Allah’a çok hamdolsun, Allah’a çok hamdolsun.”

Üç kere de, “Sabah akşam Allah’ı tesbih ederim, şeytanın kibrinden, şiirinden (sebep olacağı) akıl karışmasından ve kendisinden Allah’a sığınırım,” derdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/764)

Amr-bin Mürre şöyle dedi: Şeytanın nefsi: Şiiri.

Nefhi: Kibiri

Hemzi: ise ilişmesidir.

Hadisin Açıklaması

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tekbirleri ve tesbihleri üçer kere tekrar ederek okurdu. Tekbirle tesbih arasındaki “üç kere” ibaresi tekbirlerin üç kere tekrarlandığını ifade ediyorsa da, tekbirler üç defa lafzan tekrarlandığı için onların üç kere söylendiğini te’kide lüzum kalmıyor. Onun için tesbihlerin de üç kere tekrarlandığına hamlederek tekbirler böyle üç kere tekrarlandığı gibi tesbihler de üç kere tekrarlandı, manâsını uygun buldum.

*

Nâfî bin Cübeyr’in babası Cübeyr radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in nafilede okuduğunu işittim deyip, geçen hadisin benzerini zikretti. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/765; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 2, n. 807, s. 265, c. 1)

*

Asım bin Humeyd radıyallahu anh’dan:

Aişe radıyallahu anha’ya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, gece namazında hangi şeyle başlardı, diye sorduk.

Aişe radıyallahu anh yemin olsun senden önce onu bana kimsenin sormadığı birşeyi sordun. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza durduğu zaman on kere tekbir, 10 kere hamd, 10 kere tesbih, 10 kere tevhid, 10 kere istiğfar eder, “Allah’ım beni mağfiret eyle, beni hidayet eyle, beni rızıklandır, bana afiyet ver,” der, “Kıyamet günündeki durağın darlığından (Allah’a) sığınırdı,” cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/766; Nesêi, Kitâbu Kıyamı’l-Leyl, b. Zikru mâ Yesteftihu bil-Kıyam; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 180, n. 1356, s. 431, c. 1)

*

Ebû Seleme-bin Abdurrahman-bin Avf’tan:

Aişe radıyallahu anha’ya Rasûlullah gece namazında hangi şeyle başlardı, diye sordum.

Aişe radıyallahu anha;

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gece namazına kalktığı zaman Ey Cebrâil, Mikâil, İsrâfil’in Rabbi, Göklerin ve yerin yaratıcısı olan gaybı ve hazırı bilen Allah’ım. Kulların ihtilaf ettiği şeyde onlar arasında hükmedersin, hak olan şeyde, ihtilâf olunan yerde izninle beni doğruya ilet, şüphesiz sen dilediğini doğru yola iletirsin.” (duası ile) namazına başlardı, cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/767; Müslmi, Kitâbu’s-Salât, Salâti müsâfirin, b. 26, n. 770, s. 534, c. 3; Tirmizi,; Nesêi, Kitâbu’l-Kıyamulleyl, b. Düai Salâtülleyl, s. 212, c. 3; İbn-i Mâce Kitâbu’s-Salât, b. 180, n. 1357, s. 431)

*

Ebû Nuh Kurad haber verdi. İkrime bu geçen hadisin İsnâdı ile onun manâsında “ahberana” kullanmadan bize nakletti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gece namazı kılmak için kalktığı zaman tekbir alır ve (şunu) söylerdi, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/768)

Hadisin Açıklaması

İsnâdda adı geçen Ebû Nuh Kurad, Abdurrahman bin Gazvan El-Havrânî’dir.

*

Mâlik (Bin Enes) radıyallahu anh’dan:

Farz olsun nafile olsun, namazların evvelinde yahut ortasında veya sonunda dua yapmakta beis yoktur. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/769)

Hadisin Açıklaması

Bu rivâyette İmam Mâlik’e göre farz ve nafile namazların iftitah tekbiri ile kıraatı arasında dua etmekte beis olmadığı açıkça bildirilmiş oluyor. Fakat İmam Mâlik’ten meşhur olan bunun aksidir.

*

Rufaa bin Râfî el Zürekî’den:

(Bir gün) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kılıyorduk. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rükûdan başını kaldırdığı vakit, “Allah hamdedenin hamdini kabul eder,” dedi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında bir zat:

Ey bizim rabbımız “Çok çok, temiz ve mubarek hamdler sana mahsustur.” dedi. Rasûlullah namazı bitirdiği vakit:

“O kelimeyi şimdi söyleyen kimdi,” dedi. O zat.

Ben idim Ey Allah’ın Rasûlü, dedi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Otuz şu kadar meleğin onun sevabını kim daha önce yazacak, diye müsabakaya girdiklerini gördüm,” (Ebû Dâvûd, Salât, 121/770; Buharî,; Nesêi, Kitâbu İftitahıssalât, s. 132, c. 2)

*

İbn-i Abbas radıyallahu anh’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gecenin bir kısmında namaza kalktığı zaman şöyle buyururdu:

Ey Allah’ım, sana hamdolsun göklerin ve yerin nuru sensin, sana hamdolsun gökleri ve yeri ayakta tutan sensin, sana hamdolsun, gökleri ve yeri ayakta tutan sensin, sana hamdolsun. Göklerin, yerin ve her ikisinde bulunanların Rabbi sensin, sen haksın. Sözün hak, vaadin hak, sana kavuşmak hak, cennet hak, cehennem hak ve kıyamet hak.

Ey Allah’ım sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim, sana döndüm, senin için darıldım ve senin rızan için hükmettim, benim evvel yaptıklarımı arkadan yapacaklarımı, açıktan ve gizli yapacaklarımı bağışla, Sen benim Allah’ımsın, senden başka ilâh yoktur.” (Ebû Dâvûd, Salât, 121/771; Müslim, Kitâbu’s-Salâtı Müsafirîn, b. 26, n. 769, s. 532, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-Kıyamülleyl, b. Duâi Salâtüleyl, s. 209, c. 3; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 180, n. 1355, s. 430, c. 1)

*

İbn-i Abbas radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem teheccüt namazında Allahu ekber dedikten sonra şöyle derdi, deyip sonra bir önce geçen hadisin manâsını zikretti. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/772)

*

Muaz bin Rifaa bin Râfi radıyallahu anh’ın babasından:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kıldım. (Namazda) Rifaa hapşırdı. (Ravilerden) Kuteybe, Rifaa’yı zikretmedi.

Ben de kendinde ve üzerinde Rabbımızın sevdiği ve razı olduğu gibi çok güzel bereket bulunan hamdle Allah’a hamdolsun, dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı kılıp bitirince:

“Namazda konuşan kimdi?” dedi. Sonra râvi Mâlik’in hadis-i gibi ve ondan daha tam olarak zikretti. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/773; Tirmizi,; Nesêi, Kitâbu İftitahı Salât, Bab-ı Nev’u Ahar Minezzikri, s. 132, c. 1)

*

Abdullah bin Amir bin Rabia radıyallahu anh’dan, O da babasından rivâyet ettiğine göre şöyle dedi:

Ensardan bir delikanlı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namazda olduğu halde hapşırdı. “Rabbım dünya ve ahiret işlerinden razı olana kadar ve razı olduktan sonra da, kendinde bereket olan çok güzel hamd ile Allah’a hamd olsun,” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan döndüğü vakit:

– “O kelimeyi söyleyen kimdi?” Dedi.

Râvi dedi ki: Delikanlı sükût etti. Sonra: “O kelimeyi konuşan kimdi?” O kendisinde sakınca olan bir şey söylemedi,” buyurdu.

Delikanlı “Ey Allah’ın Rasûlü, onu ben söyledim. Ama onunla ancak hayır murad ettim” dedi. (Rasûl-i Ekrem), “O, yüce olan Rahmanın Arşından daha aşağıda kalmadı, oraya kadar çıktı,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 121/774)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZ SURELERİNİN SIRASI İLE OKUNUŞU

Namaz Surelerinin Sırası ile Okunuşu

NAMAZ NASIL KILINIR?

Namaz Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.