Namaza Başlamak ile İlgili Hadisler

Namaza nasıl başlanır? Namaza başlamak ile ilgili hadisler.

Vâil bin Hucr radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bir kış mevsiminde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiştim. Onun ashabını namaza başlarken ellerini elbiselerinin içinden kaldırırlarken gördüm. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/729)

*

Muhammed bin Âmr bin Ata dedi ki: İçlerinde Ebû Katâde’nin de bulunduğu Hz. Peygamber’in ashabından on kişi arasında Ebû Humeyd es-Saidî’nin, Rasûlullah’ın namazını en iyi bileniniz benim dediğini işittim. Orada bulunanlar: Allah’a yemin olsun ki, sen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bizden çok uymadın, onunla sohbetin bizden önce de değil. Neden? Dediler. Evet orası öyle, dedi. Anlat dediler.

Dedi ki: Rasûlullah namaza kalktığı zaman ellerini omuzları hizasına gelene kadar kaldırırdı. Sonra tekbir alır, her aza yerinde hareketsiz kalana kadar sonra okur. Sonra (rükû için) tekbir alır. Ellerini omuzları hizasına gelene kadar kaldırırdı. Sonra rükûa iner, iki avuçlarını dizlerinin üzerine kordu. Rükûda dosdoğru durur, başını aşağı eğmez, belinden yüksek kaldırmaz, sonra başını kaldırır ve “Semiallahu Limen Hamideh” der, ellerini omuzu hizasına gelene kadar kaldırır. Dimdik durur. Sonra Allahu ekber der, yere secdeye iner. Ellerini yanından açık tutardı. Sonra başını kaldırır, sol ayağını büker üzerine oturur, secde ederken ayak parmaklarını açarak secde ederdi.

Allahu Ekber der, başını kaldırır sol ayağını döşer, her âzâ yerine yerleşene kadar, onun üzerinde otururdu. Diğer rekâtlarda da öyle yapardı.

İki rekâttan kalkınca namazın başlangıcındaki gibi tekbir alır ve ellerini omuzları hizasına gelene kadar kaldırırdı. (Ellerini kaldırmayı) namazın geri kalan rekatlarında da yapardı. Kendinden sonra selâm verilecek son secdeye gelince sol ayağını sağa çıkarır, sol oturağına teverrüken otururdu. Ashab da, “Doğru söyledin. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aynen böyle kılardı,” dediler. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/730; Buharî,; Tirmizi, Ebvâbu’s-Salât, b. 193, N 260, s. 45, c. 2; Nesêi,; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 15, n. 862, s. 280, c. 1)

Hadisin Açıklaması

A’rız: Anlat, beyan et, arz et manâsına kullanılmıştır.

Yüknüü: Kaldırır demektir.

Yüsni: İçine büker, kırar demektir.

Yehvi: İner manâsınadır.

Teverrük: Ayaklarını sağ tarafından çıkarıp kabaları üzerine oturmaktır.

Bu hadis-i şerifte, birinci oturuşla son oturuş arası ayırt ediliyor. Birinci oturuşta sol ayak döşenip onun üzerine oturuluyor. Son oturuşta sol ayak sağ taraftan çıkarılıyor. Oturaklar üzerine oturuluyor.

Şâfiî ve Ahmed bin Hanbel bu hadis-i alarak iki oturuşu birbirinden ayırdılar.

İmâm-ı Mâlik ise her iki oturuşta da kabaları üzerine oturulur diyor.

Hanefî Mezhebine göre her iki oturuşta sağ ayak dikilir, sol ayak yere döşenerek üzerine oturulur.

*

Muhammed bin Âmr el-Âmirî radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashab-ı ile bir mecliste bulunuyordum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namazını müzâkere ettilir. Ebû Humeyd geçen hadisin bir kısmını zikrederek şöyle dedi: Rükûa vardığı zaman iki ellerini dizlerine dayar, parmakları arasını açar, sonra başını belinden yukarı kaldırmaksızın belini eğer (sağa sola bükülerek) yanağını da açmazdı. İki rekâtın başında oturduğu zaman sağ ayağını diker, sol ayağının üzerine otururdu. Dördüncü rekâta geldiği zaman sol oturağını yere dayar, iki ayağını bir tarafından çıkarırdı. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/731)

Hadisin Açıklaması

Hesara: Eğerdi.

Velâ Safaha Bihaddihi: Yanağını bir taraftan çıkarmazdı, demektir.

*

Muhammed bin Âmr bin Ata’dan.

Bir önce geçen hadisin aynısı nakledilerek, secde ettiği zaman ellerini tam yaymaksızın tamamen de toplamaksızın yere kor, parmaklarının uçlarını kıbleye döndürürdü, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 118/732)

*

Abbas bin Sehl es-Sâidî, ashabtan olan babasının bulunduğu bir meclisteydi. Mecliste Ebû Hüreyre, Ebû Humeyd ve Ebû Üseyd de vardı. Râvî İsa bu haberi naklederken şu (730 nolu) hadise bazı ilaveler yaptı ve bazı kısımlarını da eksik nakletti.)

Bu rivâyette dedi ki: Sonra rükûda başını kaldırdı. “Semi Allahü limen hamide” dedi. “Allahümme Rabbena Lekel Hamd” dedi. Ellerini kaldırdı. Sonra “Allahu ekber” dedi. Secde ederken iki avuçları dizleri ve ayaklarının ucuna durup secde etti. Sonra tekbir aldı, oturağı üzerine oturup, diğer ayağını dikti. Sonra tekrar tekbir alıp secde etti. Sonra tekbir aldı kalktı. Teverrük yapmadı. Sonra hadis-i sevk ederek dedi ki: İki rekâttan sonra oturdu. Ayağa kalkmak isteyince de bir tekbir ile kalktı. Sonra son iki rekâtı da kıldı. Teşehhüdde teverrükü zikretmedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/733)

*

Abbas bin Sehl radıyallahu anhdah rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ebû Hümeyd, Ebû Useyd, Sehl bin Sa’d ve Muhammed bin Mesleme toplandılar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namazını müzâkere yaptılar. Ebû Hümeyd: Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namazını iyi bileninizim, dedi ve şu geçen hadisin bir kısmını zikretti’ dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ellerini dizlerine avuçlarcasına koyarak rükû yaptı. Ellerini yay gibi eğerek yan taraflarından, uzak tuttu. Burun ve alnını yere dayayarak ellerini yanlarından uzaklaştırıp avuçlarını omuzları hizasına koydu. Sonra başını vücuttaki yerine oturana kadar kaldırdı ve (ikinci secdeden) ayrıldı sonra sol ayağını döşeyip sağ ayağının ucunu kıbleye çevirdi. Sağ avucunu sağ dizine, sol avucunu sol dizine koyup oturdu. Ve (Şahadetlerde) parmağı ile işaret etti.

Ebû Dâvud dedi: “Bu hadis-i Atabe bin Hakim, Abdullah bin isa’dan, o da Abbas bin İsa’dan, o da Abbas bin Sehl’den naklen rivâyet etti de “Teverrükü” zikretmedi. Füleyh’in hadisinin benzerini zikretti. Hasan bin Hur, Füleyh ve Atabe’nin rivâyet ettileri hadisteki celse (oturuş) gibi zikretti. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/734)

Hadisin Açıklaması

Vettera Yedeyhi: iki ellerini yay gibi eğdi demektir. Aslında “Vetr” oku yaya koymaktır.

Rükûda avuç içleri dizlere konduğu zaman dirseklerin kırılarak yanlara yapışmaktan uzak tutulması “Vetr” halidir.

*

Abbas bin Sehl es Sâidî radıyallahu anh, Ebû Humeyd’den şu hadis-i rivâyet etti, dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, secde ettiği zaman karnını uyluklarından hiç bir şey üzerine yüklemeden uylukları arasını açardı. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/735)

*

Muhammed bin Cuhade, Cebbar bin Vail’in babası Vail’den radıyallahu anh o da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den rivâyet ettiği hadiste şöyle dedi:

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem secde ettiği vakit dizleri yere avuçlarından daha önce indi, secde ettiği vakit alnını iki avucunun arasına koydu, koltuklarını da (yanlarına yapıştırmayıp) açık tuttu.

Haccac dedi ki: Hemmam şöyle dedi:

Şakik bize haber verdi o da bana Asım bin Küleyb’in babası Küleyb’den, o da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den geçen şu hadisin mislini rivâyet etti.

Bu ikiden (Şakik ve Asım’dan) birinin rivâyet ettiği hadiste:

“- Bilginin kuvvetlisi Muhumned bin Cihade’nin hadisidir.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ doğrulduğu vakit dizleri üzerine doğrulur ve uylukları üzerine dayanırdı. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/736)

*

Abdülcebbar babası Vâil radıyallahu anh’dan rivâyete göre demiş ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i “namazda (tekbir alırken) baş parmaklarını kulaklarının yumuşağına kadar kaldırdığını gördüm.” (Ebû Dâvûd, Salât, 117/737; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. 3, n. 883, s. 123, c. 2)

*

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza (başlamak) için tekbir aldığı zaman, ellerini omuzları hizasına kaldırıyordu. Rükûa indiği zaman, secde etmek için rükûdan kalktığı zaman, iki rekâtı bitirip kalktığı zaman, aynen böyle yapıyordu.” (Ebû Dâvûd, Salât, 117/738)

*

Meymun el Mekkî radıyallahu anh’dan:

O, Abdullah bin Zübeyr’i onlara namaz kıldırdı da, namaza durduğu, rükûa indiği, secde ettiği zaman (Tekbirlerde) avuçları ile işaret ettiğini gördü, (Secdeden) ayağa doğrulduğu zaman ayağa kalkar, ellerini kaldırırdı. İbn-i Abbas’a gittim ve dedim ki; İbn-i Zübeyr’i bir namaz kılarken gördüm ki öyle namaz kılanı hiç görmedim. Ona şu işaretleri anlattım, İbn-i Abbas söyle dedi:

“Eğer Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namazına bakmak istersen Abdullah bin Zübeyr’in namazına uy.” (Ebû Dâvûd, Salât, 117/739)

*

Nadr bin Kesir haber vermiştir:

Hayf mescidinde Abdullah bin Tavus yanımda namaz kıldı. Birinci secdeyi yaptığı zaman secdeden başını kaldırır, ellerini de yüzü karşısına kaldırırdı. Ben bunu hoş görmedim. Vüheyd bin Halid’e söyledim, Vüheyd bin Halid de ona:

– Kimsenin yaptığını görmediğin bir şey mi yapıyorsun? dedi. İbn-i Tavus:

– Babamı öyle yaparken gördüm, babam da: İbn-i Abbas’ı öyle yaparken gördüm, demişti.

– Rasûlullah (ş.a.v) böyle yapardı, dedi mi? Bilmiyorum. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/740; Nesêi,)

*

İbn-i Ömer radıyallahu anh’dan:

O, namaza girdiğinde tekbir alır, ellerini kaldırırdı. Rükû ettiği “semiallahü limen hamide” dediği ve ikinci rekâtdan kalktığı zaman ellerini (her tekbirde) kaldırırdı ve bunu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e merfuan İsnâd ederdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/741; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 85, s. 180, c. 1)

Ebû Dâvud dedi ki: Sahih olan İbn-i Ömer’in sözüdür ama hadis merfu değildir.

Ebû Dâvud dedi ki:

Bakiye; hadisin evvelini Ubeydullah’tan rivâyet etti ve onu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e İsnâd etti.

Sakafî; bu hadisi Ubeydullah’tan rivâyet ederek onu İbn-i Ömer’e mevkuf kıldı.

Sakafî; o rivâyetinde şöyle dedi:

İkinci rekâttan kalktığı vakit ellerini göğüslerine kadar kaldırırdı. Sahih olan da budur.

Ebû Dâvud şöyle dedi: Bu hadis-i Leys bin Sa’d, Mâlik, Eyyûb ve İbn-i Cüreyc mevkufen rivâyet ettiler.

Bu hadis-i yalınız Hammâd bin Seleme Eyyûb’dan naklen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e İsnâd etti.

Eyyûb ve Mâlik: Secdeden kalktığı vakit elleri kaldırmayı zikretmedi.

Leys ise hadisinde bunu zikretti.

İbn-i Cüreyc rivâyetinde şöyle dedi. Nâfî’ye dedim ki: İbn-i Ömer ilk tekbiri, tekbirlerin hepsinden yükseğe mi kaldırırdı?

Hayır tekbirlerin hepsini müsavi kılardı, dedi. Ben: (Neresine kadar kaldırırdı) bana işaret et, dedim. Göğüslerine veya göğüslerinden daha aşağıya işaret etti.

Hadisin Açıklaması

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den doğrudan doğruya işitip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, diye riayet edilen hadis merfudur. İbn-i Ömer ellerini kaldırışını bizzat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gördüğünü naklederek hadis-i ref ederdi.

*

Nâfî radıyallahu anh’dan:

Abdullah bin Ömer namaza başladığı zaman ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Rükûdan başını kaldırdığı zaman ellerini başlangıç tekbirindekinden biraz aşağı kaldırırdı. (Ebû Dâvûd, Salât, 117/742)

Ebû Dâvud dedi: Benim bildiğime göre Mâlik’ten gayrı hiç bir kimse: Ellerini ondan daha aşağı kaldırırdı, cümlesini zikretmedi.

Hadisin Açıklaması

Bu hâdis-i şerifte, namaza başlandığı zaman alınan tekbir ile rükûdan kalkıldığı zaman alınan tekbir arası fark edilmiştir. Başlangıç tekbirinde eller omuz hizasına, rükûdan kalkıldığı zaman omuzdan biraz aşağı kadar kaldırılırdı, diye tarif edilmiştir. Ebû Dâvud ise bu farkı Mâlik’den başka kimsenin riayet etmediğini söylemiştir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZA BAŞLAMAKLA İLGİLİ MESELELER

Namaza Başlamakla İlgili Meseleler

NAMAZIN ADABI

Namazın Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.