Namaza Başlamakla İlgili Meseleler

HADİSLER

Namaz başlarken nelere dikkat edilmelidir? Namaza başlamakla ilgili meseleler ile ilgili hadisler...

Salim radıyallahu anh’dan, o da babasından:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, başlangıç tekbiri aldığı zaman rukûa gitmek istediği zaman ve rükûdan başını kaldırdıktan sonra, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdığını gördüm. (Ravilerden) Süfyan bin Uyeyne; (bu hadis-i) bir defa “başını kaldırırken” çoğu kere de başını rukudan kaldırdıktan sonra (ellerini omuzları hizasına kaldırırdı) ve iki secde arasında kaldırmazdı diye rivâyet etmiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/721; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 82, s. 179, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 9, n. 390, s. 292, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. 1, n. 877, s. 121, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 15, n. 860, s. 279, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şerifte, namaza başlarken ellerin omuz hizasına kadar kaldırılacağı bildiriliyor. Şâfiî, Ahmed bin Hambel ve Mâlik bin Enes bu hadis-i delil olarak almışlar. Ellerin omuz hizasına kadar kaldırılmasını savunmuşlardır. İmâm-ı Azam ise, BERA hadis-ine dayanarak ellerin kulak yumuşağına kadar kaldırılmasının sünnet olduğu görüşündedir.

Bu hadis-i şerifte ikinci bir meseleye de temas edilmiştir. Eller sadece iftitah tekbirinde değil, rükûa inerken alınan tekbirde ve rükûdan başını kaldırdıktan sonra secdeye inerken, ellerin kaldırıldığı bildirilmiştir.

Bu meselede de müctehitler ihtilâf etmişler. İmâm-ı Azam, İbn-i Mes’ûd’dan rivâyet edilen hadis-i alarak ellerin sadece iftitah tekbirinde kaldırılmasının sünnet olduğunu tercih etmiş, rükûa inerken, rükûdan doğrulduktan sonra ellerin kaldırılmayacağı görüşünü savunmuştur.

Şâfiî, Ahmed bin Hanbel ve Mâliki son sözünde bu hadise dayanarak namaza başlarken, rükûa inerken ve rükûdan kalktıktan sonra ellerin omuz hizasına kadar kaldırılması görüşünü savundular. (Maâ-Um-üs-Sünen. c. ı, s. 351)

*

Abdullah bin Ömer radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza durduğu zaman, (başlangıç tekbirinde) ellerini omuz hizasına gelene kadar kaldırırdı. Sonra elleri böyle (omuzu hizasında) iken tekbir alır, rükûa varır, belini doğrultmak istediği zaman, ellerini omuzları hizasına gelene kadar kaldırır, sonra “Semiallahu limen hamide”. (Hamd edenin Hamdini Allah kabul eder) der. Namaz bitene kadar rükûdan önce aldığı bütün tekbirlerde ellerini kaldırır, secdelerde ise, ellerini kaldırmazdı. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/722)

*

Abdulcebbar bin Vâil bin Hücr radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ben küçük bir çocuktum, babamın namazını hatırlayamıyorum. Vail bin Alkame, Babam Vâil bin Hucr’den bana nakletti. Dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile namaz kıldım. Tekbir aldığı zaman, ellerini kaldırırdı. Sonra örtündü. Sonra sol bileğini sağ eli ile tuttu. Her iki elini elbisesine soktu. Rükû yapmak istediği zaman ellerini elbisesinden çıkardı. Ve onları kaldırdı. Rükûdan başını kaldırmak istediği zaman ellerini (yine) kaldırdı. Sonra yüzünü iki avucu arasına koyarak secde etti. Secdeden başını kaldırdığı zaman yine ellerini kaldırdı. Namazdan çıkana kadar. (Hep böyle yaptı.)

Muhammed (Bin Cihade) diyor ki: Bunu Hasan bin Ebû’l-Hasan’a anlattım. O da şöyle dedi: O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin namazıdır. Onu yapanlar Sünneti yaptı. Yapmayanlar Sünneti yapmadı, dedi.

Ebû Dâvud diyor ki:

Bu hadis-i Hemmam İbn-i Cihade’den rivâyet etti. Secdeden kalkarken elleri kaldırmayı zikretmedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/723; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 15, n. 401, s. 301, c. 1)

*

Abdulcebbar bin Vâil, babası Vail bin Hucr’dan rivâyet etmiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi namaza durduğu zaman, ellerini omuzlarının dengi, baş parmaklarını da kulak yumuşaklarının hizasına kaldırıp, sonra tekbir aldığını gördüm, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/724)

*

Abdulcebbar bin Vâil’den:

Ev halkımız bana babamdan nakletti. Babam onlara şunu haber vermiş: Babam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin tekbirle birlikte ellerini kaldırdığını görmüş. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/725)

*

Vâil bin Hucr radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nasıl namaz kılıyor muhakkak bakacağım, dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kalktı. Kıbleye döndü. Ellerini kulakları hizasına gelene kadar kaldırdı. Ve tekbir aldı. Sonra sol elini sağ eliyle tuttu. Rükû etmek isteyince başlangıçta olduğu gibi ellerini kaldırdı. Sonra ellerini iki dizi üzerine koydu. Rükûdan başını kaldırmak isteyince, ellerini başlangıçtaki gibi tekrar kaldırdı. Secde edince başını önündeki o yere koydu. Sonra sol ayağını döşeyeyerek oturdu. Sol elini sol uyluğuna, sağ dirseğini kaldırarak sağ uyluğuna koydu ve iki sağ el parmağını yumarak halka yaptı. Vâil işte ben Hz. Peygamberi böyle yaparken gördüm, demiştir.

Ravilerden Bişr’ baş parmağı ile orta parmağını halka yaptı. Şahadetleri okurken) şahadet parmağı ile işaret etti. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/726; Nesêi, Kitâbu’l-İftah, b. 4, n. 890, s. 126, c. 2; İbn-i Mâce, K. Salât, B.1 5, n. 867, s. 281, c. 1)

*

Bir önce geçen hadisin İsnâdı ile aynı manâda Asım bin Kuleyb’den rivâyet edildi de, o rivâyette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Sağ elini ve bileğini sol elinin üzerine koydu). O rivâyette şöyle dedi: Bundan sonra şiddetli soğuk olduğu bir günde geldim. İnsanları üzerlerine çok büyük elbise bürünmüş gördüm. Eleri (Elbisenin) altında hareket ediyordu. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/727; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. 4, n. 890, s. 126, c. 2)

Hadisin Açıklaması

Cülle: Çul manâsına geldiği gibi en büyük elbise, birçok elbise, en geniş elbise manasınadır.

*

Vâil bin Hucur radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namaza başladığı zaman ellerini kulaklarının karşısına kadar kaldırdığını gördüm, dedi. Sonra onlara ashaba (bir daha) geldim onların üzerinde kendinden başlıklı elbise ve kisveler olduğu halde namazın başlangıcında ellerini göğüslerine kadar kaldırıyorlarken gürdüm. (Ebû Dâvûd, Salât, 116/728; Nesêi, n. 890)

Hadisin Açıklaması

Berânis: Bermusun çoğuludur. Bizim bornoz dediğimiz hamamdan çıkınca giyilen elbiseye denildiği gibi, başlığı gövdesine bitişik olan bütün giyim eşyalarına aynı isim verilir. İslam’ın ilk günlerinde giyinilirdi. Bugün Mağrip ülkelerinde Beranis halen giyinilir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları