Namaza Sübhaneke ile Başlamak

Namaza ilk hangi dua ile başlanır? Namaza sübhaneke (duası) ile başlamak ile ilgili hadisler...

Ebû Said El Hudrî radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gece namaza kalktığı zaman, tekbir alır, sonra:

سُبْحَانَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ وَتَبَارَكَ اسْمُكَ وَتَعَالٰى جَدُّكَ (وَجَلَّ ثَنَآئُكَ) وَلاَ اِلٰهَ غَيْرُكَ

“Ey Allah’ım seni tesbih eder, ve sana hamd ederim. Senin ismin yücedir. Celâlin uludur. Senden başka ilâh yoktur,” derdi. Sonra da üç kere:

– “Allah’tan başka ilâh yoktur.” Üç kere:

– “Allah (şanına lâyık) büyüklükle büyüktür. Şeytandan ve onun şerrinden, kibirinden, sıkmasından bilen işiten Allah’a sığınırım.” derdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 122/775; Tirmizi, Ebvâbu’s-Salât, b. 179, n. 242, s. 9, c. 2; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. El zikir Beynettekbir velkıraat, s. 132, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 2, n. 807, s. 265, c. 1)

Sonra da Kur’an okumaya başlardı.

Ebû Dâvud dedi ki: (Hadis alimleri) bu hadisin Ali bin Ali ve el-Hasen senediyle mürsel olarak nakledildiğini (merfu şeklinde rivâyet edilmesindeki) hatanın Cafer’e ait olduğunu söylüyorlar.

*

Aişe radıyallahu anha’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza başladığı zaman:

“Ey Allah’ım seni teşbih eder ve sana hamdederim. Senin ismin yücedir. Celâlin uludur. Senden başka ilâh yoktur.” buyururdu.

Ebû Dâvud şöyle dedi: Bu hadis Abdüsselâm bin Harb’ten rivâyet ediliş şekliyle meşhur değildir.

Bu hadis-i Abdusselam’dan Talk bin Ganem’den başka, kimse rivâyet etmedi. Namaz kıssasını Büdeyl’den bir cemaat daha rivâyet ettiler. Bu kıssada bundan (namazda duadan) bir şey zikretmediler. (Ebû Dâvûd, Salât, 122/776; Tirmizi, Kitâbu’s-Salât, b. 179, n. 243, s. 11, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 1, n. 804, s. 264, c. 1)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SÜBHANEKE DUASI OKUNUŞU VE ANLAMI

Sübhaneke Duası Okunuşu ve Anlamı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.