Namazda Kısa Okumak

Namazda kısa okumak ile ilgili hadisler...

Âmr radıyallahu anh’dan: O da Câbir’den işitti.

(Câbir) dedi ki: Muaz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin arkasında namaz kılar sonra döner bize imam olurdu.

Bir rivâyette sonra döner kavmine namaz kıldırır, dedi. Bir gece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı geç bıraktı. Bir rivâyette yatsıyı geç bıraktı. Muaz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında kıldıktan sonra gelip kavmine imam oldu. Ve BAKARA sûresini okudu. Cemaattan biri imamdan ayrıldı. Tek başına kıldı. O adama:

– Ey falan sen münafık oldun, dedi. (O da):

– Ben münafık olmadım, dedi. Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek:

– Ey Allah’ın Resûlü, Muaz sizinle namaz kılar, sonra döner bize imamlık eder, gerçekten biz deve ile su çeken, eliyle iş gören kimseleriz. Muaz bu içinde bulunduğumuz gün geldi. (Namazda) BAKARA sûresini okudu, dedi. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Ey Muaz sen fitne çıkarıcı mısın, fitne uyandırıcı mısın? Şöyle şöyle oku,” buyurdu.

Ebû Zübeyr (Şöyle şöyle yerine) SEBBİHİSME RABBİKEL Â’LÂ, VELLEYLİ İZA YAĞŞA sûresi, dedi. Amr’a anlattık. O da:

– Bu sûreleri söylediği kanaatındayım, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 127/790; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 59, s. 172, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 36, n. 464, s. 339, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Hurucürracülü Min Salatil İmam, s. 98, c. 2)

*

Hazm İbni Ubeyy bin Kâ’b radıyallahu anh’dan:

– Muaz İbn-i Cebel bir kavme akşam namazı kıldırırken Hazım ona geldi, bir önce geçen şu haberde dedi ki:

– Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Muaz, fitne çıkarıcı olma, zira senin arkanda ihtiyar, zayıf, işi olan ve misafir de namaz kılabilir.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 127/791)

*

Ebû Salih’ten o da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashab-ı bir zattan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Bir şahsa “Namazda nasıl dua edersin,” dedi? O zat da teşehhüd eder ve şöyle derim:

– Ey Allah’ım, senden cenneti ister, ateşten sana sığınırım. Ama ben ne senin, ne de Muaz’ın (bence) anlaşılmayan duanızı doğru okuyamam, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Biz de cennete girme, ateşten kurtulma hakkında dua ederiz,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 127/792; İbn-i Mâce,)

Hadisin Açıklaması

Dendene: Sesi duyulup manâsı anlaşılamayan okumaya denir.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin namazda ne okuduğunu sorduğu zat ashab-ı kirâmdan SÜLEYM el Ensarî el Sülemî’dir.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz namazda dua buyururken içinden okurdu. Sesinin iniltisi duyulsa da gizli okuduğu için ne okuduğu anlaşılamıyordu. Bunun için Süleym radıyallahu anh:

– Ya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ben senin ve Hz. Muiz’ın bence işitilip ne söylediğinizi anlayamadığım duanız gibi muntazam dua edemem. “Cenneti ister, ateşten sığınırım,” dedi. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Biz de cenneti isteme, ateşten sakınma hakkında dua ederiz,” buyurdu.

*

Câbir radıyallahu anh’dan:

Muaz’ın kıssasının zikri rivâyet edildi de, dedi ki:

– “Ey kardeşimin oğlu, namaz kıldığın zaman nasıl yaparsın?” buyurdu. Delikanlı:

– Kur’an’ın başlangıcı olan Fatiha sûresini okur, Allah’tan cenneti ister, ateşten ona sığınırım. Zira ben ne senin, ne de Muaz’ın (Bence) anlaşılmayan duanızı biliyorum, dedi. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de:

– “Ben ve Muaz da cennete girmek ve cehennemden korunmak etrafında dua ederiz,” buyurdu. Yahut buna benzer bir şey dedi. Ebû Dâvûd, Salât, 127/793)

*

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığı zaman Şüphesiz onlar içerisinde zayıf, hasta ve ihtiyar da vardır. Kendi başına kıldığı zaman dilediği kadar uzatsın.” (Ebû Dâvûd, Salât, 127/794; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 61, s. 172, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 37, n. 467, s. 341, c. 1; Tirmizi, Ebvâbu’s-Salât, b. 175, n. 236, s. 461, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Mâlel İmâm’ı Minettahfif, s. 94, c. 2)

*

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığı zaman kısa kessin. Şüphesiz onlar içerisinde, hasta, yaşlı, ihtiyarlar ve işi olanlar da vardır.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 127/795)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZIN ÖNEMİ, FAZİLETİ VE FAYDALARI

Namazın Önemi, Fazileti ve Faydaları

NAMAZ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namaz ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.