Namazda Safları Düzeltmek ile İlgili Hadisler

Namazda saflar (saf düzeni/saf tertibi) nasıl olmalıdır? Ezan ve kamet arasında, namaz kılmaya başlamadan önce safları düzeltmek ile ilgili hadisler...

Câbir bin Semüre radıyallahu anh’dan:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Meleklerin Celil ve Aziz olan Rabları huzurunda saf tuttukları gibi, saf tutmaz mısınız?” buyurdu. Biz de:

Melekler Rabları yanında nasıl saf tutarlar, dedik.

– “Ön safları tamamlarlar. Safta düzgün ve sık dururlar,” cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/661; Müslim, Kitâbu’s-Salât b. 27, n. 430, s. 322, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Hissü’l-İmam Ale’l-Rassı, n. 816 s. 92, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’l-İkâmeti’s-Salât, b. 50, n. 992, s. 317, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Yeterassûne: Arada boşluk kalmayacak şekilde sık ve intizamlı dururlar demektir.

*

Ebû’l-Kasım El-Cedelî radıyallahu anh’dan:

Numan bin Beşir’in şöyle dediğini işittim:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cemaata yüzünü döndürdü ve üç kere şöyle dedi:

– “Saflarınızı sık ve düzgün tutun, Allah’a yemin ederim ki, ya şüphesiz safları düzgün tutarsınız, yoksa Allah kalpleriniz arasında muhalefet yaratır.”

Numan diyor ki:

– Bunun üzerine namaz kılan kimseyi, omuzunu, arkadaşının omuzuna, dizini arkadaşının dizine ve topuğunu, arkadaşının topuğuna bitiştirir gördüm. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/662; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Keyfe Yekümmü’l-İmam el Sufufe, s. 89, c. 2; Buharî, Kitâbu’s-Salât, b. 28, n. 436, s. 324, c. 1; Tirmizi, Ebvâbu’s-Salât, b. 167, n. 227, s. 438, c. 1)

*

Simak bin Harb radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Numan bin Beşir’in şöyle dediğini işittim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem okunu düzelttiği gibi bizi de saflarda düzeltirdi. Tâ ki bizim ondan safları düzgün tutmayı öğrendiğimize ve anladığımıza kanaat getirene kadar. Bir gün yüzünü cemaate döndürdü. Bir zat göğsünü tek başına ileri çıkarmıştı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Ya saflarınızı düz tutunuz. Yoksa Allah yüzlerinizi ters çeviriverir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 94/663; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 28, n. 436, s. 438, c. 1; Tirmizi, Ebvâbu’s-Salât, b. 167, n. 227, s. 438, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Keyfe Yukavvımül İmam el Sufufe, s. 89, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 5, n. 994, s. 318, c. 1) buyurdu.

*

- Berâ bin Azib radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem saflar arasına girer, bir-taraftan öbür tarafa kadar göğüs ve omuzlarımızı (eli ile) mesheder de şöyle buyururdu:

– “İlerili gerili durmayın, kalplerinizde anlaşmazlık meydana gelir. Allah ve Allah’ın Melekleri birinci safa rahmet ederler. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/664; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Keyfe Yukavvimü’l-İmam, el-Sufûfe, n. 812, s. 90, c. 1)

*

Simâk radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Numan bin Beşir’in şöyle dediğini işittim. Biz namaza kalktığımız zaman, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem saflarımızı düzeltir. Safları tam düzelttiğimiz zaman da tekbir alırdı. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/665)

*

Abdullah bin Ömer radıyallahu anh’dan: Kuteybe Ebû Zâhiriye’den o da Ebû Şecere’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Safları doğru tutun. Omuzları aynı hizaya getirin, boşlukları doldurun. Kardeşlerinizin el hareketlerine yumuşak karşılık verin.”

İsa rivâyetinde: Kardeşlerinizin eline cümlesini söylemedi.

– “Şeytana boşluklar bırakmayın. Kim safı doldurursa”, Allah da (rahmeti ile ona sıla eder). Kim safı keserse Allah da (rahmetinden) onu keser.” (Ebû Dâvûd, Salât, 94/666; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Hissü’l-İmam Alâ Rassı’z-SUhud, n. 820, s. 92, c. 2)

Ebû Dâvud dedi ki: Ebû Şecere Kesir bin Mürre’dir.

Ebû Dâvud dedi ki: Kardeşlerinizin el hareketlerine yumuşak karşılık verin, cümlesinin manası bir zat safa gelip girmek istediğinde safta bulunan herkesin omuzlarını o zat, safa girinceye kadar yumuşatmaları gevşetmeleri gerekir, demektir.

Hadisin Açıklaması

Saf’a sonradan gelen cemaat, saf’a girebilmek için icabında safta bulunanları öne veya geriye çekebilir. Bu hareketi tabii eli ile yapar. Safta bulunanlar bu el hareketine yumuşak karşılık vermezlerse, o zat safa giremez.

Yumuşak karşılık verirlerse girebilir, işte Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem geriden gelenlere kolaylık gösterilmesini emir buyurmuştur.

*

Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, “Saflarınızı sıkı tutun, arasını yaklaştırın boyunları aynı hizaya getirin, nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin olsun ki, ben şeytanı küçük, siyah bir koyun gibi safın boşluklarından girerken görüyorum,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/667; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Hıssu’l-İmam, n. 812, s. 92, c. 2)

Hadisin Açıklaması

Rassu: Sık tutun demektir.

Hazef: Siyah, küçük koyun demektir.

Hattabî: “Bu tip koyunlar Yemen’de çoktur” diyor.

*

Enes radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Saflarınızı düzgün tutun, zira safları düzgün tutmak, namazın tamamındandır.” (Ebû Dâvûd, Salât, 94/668; Buharî, Kitâbu’l-Mevâkıtü’s-Salât, b. 73, s. 177, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 28, n. 433, s. 324, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 50, n. 917, s. 317)

Hadisin Açıklaması

Saflar düzgün tutulmasa da farz yerine gelir. Fakat namazı kemâle erdiren sünnetlerdir. Safları düzgün tutmak sünnettir. Öyle ise safları sık ve düzgün tutmak namazın kemâlinden bir parçadır. Saflar düzgün tutulmadıkça namaz kemâle ermiş olamaz.

*

Maksûre sahibi Muhammed bin Müslim bin Saib radıyallahu anh’dan: Bir gün Enes bin Mâlik’in yanında namaz kıldım. (Bana) şu sırık neden yapıldı bilir misin, dedi. Ben de:

– Allah’a yemin ederim ki bilmiyorum, dedim. Muhammed bin Müslim dedi ki:

- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu eline alır ve:

– “Düzgün durun ve saflarınızı dosdoğru tutun.” buyururdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/669)

*

Bir önce geçen şu hadis Enes radıyallahu anh’dan rivâyet edildi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza kalktığı zaman sağ eline bir çubuk alır (sağ tarafına) dönerek):

– “Dosdoğru durun, saflarınızı düzeltin,” buyururdu. Sonra çubuğu sol eline (solundakilere) alır ve “Dosdoğru durun, saflarınızı düzeltin.” buyururdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 94/670)

*

Enes radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ön safı doldurun, sonra onu takib eden safı doldurun, safta noksanlık olursa, son safta olsun.” (Ebû Dâvûd, Salât, 94/671; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Saffı’l-Muahher, n. 819, s. 93, c. 2)

*

İbn-i Abbas radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlınız namazda omuzları en yumuşak olanınızdır. (Boşluğu doldurmak isteyene zorluk göstermeyeniniz, huşua riayetkâr olanınızdır.)” (Ebû Dâvûd, Salât, 94/672)

Ebû Dâvud dedi ki: Râvîlerden Cafer bin Yahya Mekke halkındandır.

Hadisin Açıklaması

Saflarda bulunan boşluğa girmek isteyenlere omuzunu gevşek tutarak kolaylık gösterenleriniz namazı kibirle değil, Cenab-ı Allah’ın huzurunda olduğunu düşünerek tevazu içinde kılanlarınız en hayırlınız demektir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZDA SAFLARIN TERTİBİ

Namazda Safların Tertibi

NAMAZDA SAF DÜZENİ

Namazda Saf Düzeni

NAMAZDA SAF DÜZENİNİN ÖNEMİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namazda Saf Düzeninin Önemi ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.