Namazda Sağ Eli Sol El Üzerine Koymak

Namazda eller nasıl bağlanır? Namazda sağ eli sol el üzerine koymak ile ilgili hadisler.

Zür’a bin Abdurrahman radıyallahu anh’dan:

İbn-i Zübeyr’in şöyle dediğini işittim. (Namazda) ayakları (yan yana) saf yapmak eli el üzerine koymak sünnettendir. (Ebû Dâvûd, Salât, 120/754)

*

İbn-i Mes’ûd radıyallahu anh’dan:

O, namaz kılıyordu. Sol elini sağ eli üzerine koydu, onu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gördü, onun sağ elini solu üzerine koydu. (Ebû Dâvûd, Salât, 120/755; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. 3, c. 2, s. 126; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 3, n. 818, s. 226, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Elleri birbiri üzerine koymak namazın huşûunu temin eder. Kulun ilâhî emirler karsısında elleri bağlı teslimiyeti tavazuunun kemalini gösterir.

*

Ebû Cüheyfe radıyallahu anh’dan:

Ali radıyallahu anh namazda göbeğin altına (sağ) eli (sol) el üzerine koymak sünnettendir, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 120/756)

Hadisin Açıklaması

Bu ve 758 no.lu hadislerde namazda eller bağlandıktan sonra göbek altına konulmasının sünnetten olduğu bildirilmiştir.

İmâm-ı Azam hazretleri bu rivâyetleri alarak namazda ellerin göbek altına konulması görüşünü savunmuştur.

*

İbn-i Cerir ed-Dabbî, babası Cerir radıyallahu anh’dan:

Ali radıyallahu anhı sol elinin bileğini göbeğinin üstünde sağ eliyle tutar gördüm. (Ebû Dâvûd, Salât, 120/757)

Ebû Dâvud şöyle diyor: Said bin Cübeyr’den (göbeğin üstünde) Ebû Miclez’den ise: (Göbeğin altında) diye rivâyet edildi.

Ebû Hüreyre’den de rivâyet edildiyse de kuvvetli değildir.

*

Ebû Vail radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre Ebû Hureyre şöyle dedi:

Namazda (sağ) avucun (sol) avuç üzerine tutulması göbek altında yapılır. (Ebû Dâvûd, Salât, 120/758)

*

Tavus radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda iken sağ elini sol eli üzerine kor, sonra iki eli arasını göğsü üzerinde bağlardı. (Ebû Dâvûd, Salât, 120/759)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZA BAŞLAMAKLA İLGİLİ MESELELER

Namaza Başlamakla İlgili Meseleler

CEMAATİN İMAMA UYMASININ ŞARTLARI

Cemaatin İmama Uymasının Şartları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.