Namazdan Uzak Olanlar Kimlerdir?

Namaz

Gönül ehli, namazdan uzak olanları nasıl uyarıyor? Namazdan uzak kimselerin dünya hayatında ki durumu nedir?

Gönül ehli, namazdan uzak olanları îkaz sadedinde şöyle buyurur:

“Mal, mülk ve servetin çokluğundan gaflete düşüp namaza yanaşmayanlar, Kârun’la haşrolacaklar;

Saltanat ve idareden dolayı yanaşmayanlar, Firavun’la haşrolacaklar;

Yüksek devlet memurluğundan ötürü yanaşmayanlar, Hâmân ile haşrolacaklar;

Ticaret ve kazançtan dolayı yanaşmayanlar da Peygamber düşmanı olan Übey bin Halef ile haşrolacaklardır...”

NAMAZDAN UZAK KİMSELERİN DURUMU

Namazdan uzak kimseler, dünya hayatında bereketsiz bir ömür yaşarlar. Sîmâlarında ilâhî güzelliğin nûru kalmaz. Hiçbir iyiliklerine sevap verilmez. Duâları kabul olmaz. Sâlih kimselerin sevgisinden mahrum kalırlar. Tarih boyu müşâhede edilen; “Nasıl yaşarsanız, o şekilde ölürsünüz.” sırrınca, son nefesleri tehlike arz eder ve ıztıraplı olarak can verirler. Kabirleri onları sıkar ve Cehennem çukurlarından bir çukur olur. Kıyâmette de Cenâb-ı Hakk’ı kendilerine gazaplanmış olarak bulurlar. Hesapları çok çetin geçer ve nihayet Cehennem’e atılırlar.

Buhârî’de nakledildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sabah namazından sonra ashâb-ı kirâma bir rüyâ görüp görmediklerini sorardı. Görenler anlatır, O da tâbir ederdi. Bir gün âdeti üzere yine sordu. Daha sonra şöyle buyurdu:

“Ben bir rüyâ gördüm. İki kişi geldiler ve beni alıp götürdüler.”

Sonra uzunca olan rüyâyı anlattı. Cennet, Cehennem ve Cehennemʼdekilere yapılan çeşitli azapları teker teker açıkladı. Onlardan biri, başı taşla ezilerek azâb edilen bir şahıstı. Taş öyle şiddetle vuruluyordu ki, adamın başı eziliyor, taş da sıçrayıp geriye düşüyordu. O taş alınıyor, yine aynı şekilde şiddetle vuruluyor ve azap böyle devam ediyordu.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kendisini götüren o iki kişiye:

Bu kimdir?” diye sordu.

Onlar da:

“–Bu adam, Kur’ân-ı Kerîm okumayı öğrendiği hâlde onu bırakıp okumayan ve farz namazı kılmayıp uykuya yatandır.” dediler. (Buhârî, Cenâiz, 93; Taʻbîr, 48)

İblis’in insanoğlu ile diğer ibadetlerden ziyâde namaz hususundaki mücâdelesi, kulu;

“Namazı olmayanın dîni yoktur.”[1] hitâbına muhâtap bir hâle getirebilmek ve böylece onun da kendisi gibi rahmet-i ilâhiyyeden uzaklaşmasını temin etmek içindir.

Dolayısıyla basîretli mü’minler, şeytanın bu yoldaki tuzaklarından kendilerini korurlar ve herhangi bir sebeple kılamadıkları namazları kazâ olarak edâ etmekte son derece acele davranır ve bu hususta hiçbir gayretten geri kalmazlar.

Şâyet hadîs-i şerîfte buyrulan;

“Kim bir namazı unutursa, onu hatırladığında hemen kılsın; onun bundan başka kefâreti yoktur.”[2] beyânına dikkat edilmezse, dağ gibi yığılacak namaz borçları, neticede kulu âhiret perişanlığına dûçâr eder.

Dipnotlar:

[1] Taberânî, el-Muʻcemu’l-Evsat, II, 383.

[2] Müslim, Mesâcid, 314.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Kulu Allâhʼa Yaklaştıran NAMAZ, Erkam Yayınları