Nankörlük ve Küfrün Sonu

Peygamber Efendimize cehennem nasıl gösterildi? Cehennem ehlinin çoğunluğunu kimler oluşturur? Nankörlük denildiğinde ne anlamalıyız? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

İbn-i Abbâs (r.a)’dan rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Muhterem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:

“‒Bana Cehennem gösterildi. Bir de gördüm ki Cehennem ehlinin ekseri kadınlardır. Çünkü onlar inkâr ederler.

Bunun üzerine ashâb-ı kirâm:

“‒(Yâ Rasûlâllâh,) Allâh’ı mı inkâr ederler?” diye sordular.

Efendimiz (s.a.v):

“‒Onlar kocalarına karşı küfrân (nankörlük) ederler. İhsâna karşı küfrân ederler. Birisine dünyâ dünyâ oldukça ihsân etsen de sonra senden (hoşuna gitmeyen) bir şey görse, «Zâten senden hiç hayır görmedim ki!» der.” buyurdular. (Buhârî, Îmân, 21)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

"Sâlih ameller îmândandır" demek bunların aksi olan günâhlar işlendiğinde insanlar küfre düşer demek değildir. Zira küfür de derece derecedir. İnsanı ebediyyen Cehennem’e hapsedecek küfür gerçek küfürdür. Bunun dışında Arapça’da nankörlüğe de kelime mânâsı dikkate alınarak küfür denilmiştir. Yani nankörlük yapan kimse kendisine yapılan ihsanları örtüp onları görmediği için onun bu davranışına örtmek mânâsına küfür denilmiştir. Ancak bu günah, mü’mini îmândan çıkarıp onun Cehennem’de ebedî kalmasına sebep olmaz.

Buradan anlaşıldığına göre küfür kelimesinin farklı mânâları vardır. Büyük günahlar her ne kadar insanı küfre yaklaştırsa ve küfrün postası olsa da sahipleri hemen tekfir edilmez.

Günahlar îmanın nûrunu zayıflatır. İnsanlara ve bilhassa da kocaya karşı yapılan nankötlük ve vefasızlık, uzak durulması gereken büyük günahlardandır.

İslam ve İhsan

İNSAN NANKÖR MÜDÜR?

İnsan Nankör müdür?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.