Nâs Suresi 5. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nâs Suresi 5. ayeti ne anlatıyor? Nâs Suresi 5. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Nâs Suresi 5. Ayetinin Arapçası:
اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ
Nâs Suresi 5. Ayetinin Meali (Anlamı):
“İnsanların kalplerine üfleyen o sinsi şeytanın.”
Nâs Suresi 5. Ayetinin Tefsiri:
Sûrede
şeytan ismi açıkça zikredilmez; fakat iki mühim vasfı zikredilerek o
kastedilir. Bunlar “vesvâs” ve “hannâs”tır. اَلْوَسْوَاسُ (vesvâs), çok çok vesvese veren, bütün
özelliği vesvese vermek olan, hatta vesvesenin ta kendisi olan şeytandır.
“Vesvese” ise gizli bir sesle, fısıltı ile kalbe kötü düşünceler aşılamak ve
bir işi yapmaya tahrik etmektir. اَلْخَنَّاسُ (hannâs) da âdeti sinmek olan, geri
çekilen, kötülüğe sürüklemek için insanı sinsice ardından izleyip fırsat
kollayan, döne döne vesvese veren demektir. İnsan Rabbini zikredince geri
çekilir. Rabbinden gafil olunca da hemen ona vesvese verir.
İnsana
vesvese veren, onu aldatmaya ve saptırmaya çalışan iki grup şeytan vardır.
Bunların biri cinlerden, diğeri de insanlardandır. Nitekim: “İşte biz her
peygamberin karşısında insan ve cin şeytanlarından oluşan bir düşman şebeke var
etmişizdir. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldayıp
dururlar” (En‘âm 6/112) âyeti de insan ve cin şeytanlarının, yaldızlı
sözlerle insanları aldatmaya çalıştıklarını haber verir. Resûlullah (s.a.s.) de
Ebu Zer (r.a.)’a, “Cin ve insan şeytanlarından Allah’a sığınmasını emretmiş
ve akabinde de cinlerden olduğu gibi insanlardan da şeytanlar olduğunu”
söylemiştir. (Nesâî, İstiâze 48)
Muhammed
Verrâk (k.s.), insanın nasıl şeytanlaştığını şöyle anlatır:
“Nefis,
hevâ, yani kötü arzular insanın tabiatına galip gelince kalp kararır. Kalp
kararınca göğüs daralır. Göğüs daralınca huy kötüleşir. Huyu kötü olanı kimse
sevmez. Sevilmediğini anlayan kimse ise sevmeyenlere ezâ vermeye başlar.
Böylesi artık mânen insan değildir. Zâhirde insan kılığına girmiş bir
şeytandır.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 307)
Şeytanın
vesvesesi çeşitlidir. O önce imanı zedelemeye ve insanı şüpheye düşürmeye
çalışır. Bunu yapmasa günahları emreder. Bunu yapamazsa kişiyi ibâdet ve
taatlerde geri bırakmaya çalışır. Bunu da yapamazsa amellerini boşa çıkarmak
için kişinin içine ibâdetlerde gösteriş arzusu sokar. Bunu da yapamazsa adamın
gönlüne kendini beğenme ve amellerini çok görme duygusunu koyar. Yine insanı
kötü fiillere sevk etmek için onun kalbine haset, kin, öfke gibi kötü duygular
atmaya çalışır.
Efendimiz’le
alakalı şu hâdise şeytanın insana nasıl vesvese verebileceğini muşahhas hâle
getiren çok güzel bir örnektir:
Resûl-i
Ekrem (s.a.s.)’in hanımlarından Hz. Safiye anlatıyor:
“Resûlullah
(s.a.s.) îtikâfa girmişti. Bir gece onu ziyârete gidip konuştum. Sonra eve
dönmek üzere kalktığım zaman o da beni evime götürmek üzere kalktı. Bu sırada
Ensâr’dan iki kişi bizimle karşılaştı. Allah Resûlü (s.a.s.)’i âilesiyle
birlikte görünce, oradan çabucak uzaklaşmak istediler. Resûlullah (s.a.s.):
«–Biraz yavaş olun, yanımdaki Safiyye bint-i Huyey’dir» dedi. Onlar:
«–Resûlü’nün
uygunsuz bir davranışta bulunmasından Allah’ı tenzîh ederiz yâ Resûlallah!»
deyince Efendimiz (a.s.):
«–Şeytan, insanın vücûdunda kanın dolaştığı gibi dolaşır. Onun
sizin kalbinize bir kötülük, bir şüphe atmasından endişe ettim» buyurdu.”
(Buhârî, Îtikâf 11; Müslim, Selâm 23-25)
Şeytanın
vesvesinden kurtulmanın yolları:
›
Allah’ı çok çok zikretmek,
›
Allah’a çok sığınmak,
›
Sabır ve sebatla şeytanın taleplerine karşı direnmek ve dediğini
yapmamaya gayret göstermek.
Nâs
sûresinde sığınılacak şer sadece “şeytanın vesvesesi” iken, sığınmak üzere
Cenâb-ı Hakk’ın esmâ-i hüsnâsından üçü zikredilir. Bunlar Rabb, Melik ve İlâh
isimleridir. Halbuki bir önceki Felak sûresinde dört ayrı şerden sadece
“Sabah’ın Rabbi” vasfıyla Allah’a sığınmak emredilmekteydi. Bu, şeytanın
vesvesesinin, Allah’a çokça ve
ciddiyetle sığınılması gereken ne kadar büyük bir şer olduğunu izaha kâfîdir.
Birinci sûrede korunması gereken ruh ve beden sağlığı; ikinci sûrede korunması
istenen ise din sağlığıdır. Bu, dinin az zarar görmesinin dahi dünyanın çok
zarar görmesinden daha önemli olduğunu gösterir.
Hz.
Aişe der ki:
“Allah
Resûlü (s.a.s.) yatağına vardığı zaman iki elini birleştirir, İhlas, Felak ve
Nâs sûrelerini okur ve onlara üflerdi. Sonra o iki eliyle, başından ve yüzünden
başlayarak bedeninin ön tarafa gelen kısmını meshederdi. Bunu üç kez
tekrarlardı.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 14; Tirmizî, Dua 21)
Nâs Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nâs Suresi 5. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR