Nasıl Ölürseniz Öyle Dirilirsiniz
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663) hadisi şerifini nasıl anlamalıyız?
Hadîs-i şerifte buyurulur:
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)
"BİR KİŞİ ÖLÜRKEN ELİNDE PARA KESESİ VARMIŞ GİBİ HAREKET EDİYORDU"
Rebî bin Haysem Hazretleri de bu husustaki bir müşâhedesini şöyle nakletmektedir:
“Bir keresinde can çekişen bir adamın yanında bulunmuştum. Ben; «Lâ ilâhe illâllah!» deyip telkin verdikçe o, sanki kelime-i tevhîdi duymuyor, parmaklarıyla para sayar gibi birtakım hesaplar yapıyordu. (Yani son nefesini, yaşadığı hâl üzere veriyordu.)”
Öyleyse; “Ölüm ile nerede ve hangi hâlde karşılaşmak istiyoruz? Ölüm meleğiyle mutlak olan randevumuz, acaba hangi manzara içinde gerçekleşecek?..” İşte bir mü’minin yüreği dâimâ bunun endişesi içinde olmalıdır. Zira;
Câmide secde ederken, helâlinden rızkını kazanmak için çalışırken, sâlihler meclisinde bulunurken, bir yalnızın dert ortağı veya bir kimsesizin kimsesi olurken, Allah rızâsını tahsil için kazancını Cenâb-ı Hakk’ın kullarına infâk ederken ölmek de var; fakat -Allah korusun- bütün bunların zıddına, uygunsuz bir yerde iken, bir kalbe diken batırırken, hakkı savunmak yerine bâtılın taraftârı olurken, nefsânî bir öfke ânında, süflî arzuların pençesinde, Allah düşmanlarıyla veya fâsıklarla dostluk hâlinde, şerri seyrederken, harama dalmışken ölmek de var!..
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları