Nasıl Yaşarsanız Öyle Ölürsünüz

Dünya hayatı, insanoğlu için bir imtihan dershânesidir. Her insanı; meçhullerle dolu bir son nefes geçidi, ardından uzun bir kabir âlemi, akabinde de muazzam bir kıyâmet sabahı beklemekte… Çok uzak gibi görünse de hepsi yarın kadar yakın…

Cenâb-ı Hak âkıbetimiz hakkında îkaz buyurur:

يَاۤ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 18)

Alıp vermekte olduğumuz her nefes, vâdesi meçhul olan son nefese hazırlık mâhiyetinde… Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)

Diriliş de rûhânî hayatımıza göre tecellî edecek. Cenâb-ı Hak buyurur:

“Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır.” (el-Kıyâme, 22)

“Yüzler de vardır ki, o gün buruşacaktır.” (el-Kıyâme, 24)

Âhiretteki sîmâlarımız ve bedenlerimiz, dünyadaki mânevî yapımıza göre teşekkül edecek. Kıyâmette yaratılışımız dünyadaki rûhânî yaşayışımıza göre… Cenâb-ı Hak, sâlih kimselerin sîmâlarını ve bedenlerini rûhânî güzelliklerine göre ihsân edecek. Onların; mutlu, huzurlu, ışıl ışıl çehreleri olacak. Fâsıkların ise sîmâları, çirkin ve iğrenç olacak!

bosna_cami

ALLAH'I UNUTMADAN YAŞAMAK

Bu bakımdan;

Hayat dâimâ son nefes ve âhiret endişesi içinde yaşanmalı, yani unutmamalı… Yukarıdaki âyetin devamındaki âyette de Allâh’ı unutmamak îkāzı vardır:

“Allâh’ı unutan ve bu yüzden Allâh’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (el-Haşr, 19)

Kul, hayatın hiçbir ânında Cenâb-ı Hakk’ı unutmayacak. Bu şekilde büyük bir huzur bulacak.

O’nun nimetlerini unutmayacak, şükür hâlinde yaşayacak.

O’nun va‘dettiği mükâfatları unutmayacak, onlara lâyık olabilmek için gayret edecek. Dâimâ teşekkür edâsı içinde yaşayacak.

O’nun azametini, celâlini, gazabını unutmayacak; O’nun rahmetine sığınacak. O’nun sevmediği hâl ve fiillerden uzak duracak, takvâ ve istikamet üzere yaşayacak.

O’nun cemâlî sıfatlarını unutmayacak; kalben Allah ile beraber olabilmek için cemâlî sıfatlarla vasıflanacak, ahlâkı ise bir ihtişam sergileyecek.

Yarına hazırlanmanın birinci şartı, Allâh’ı unutmamak. İkinci şartı da ölümü unutmamak.

HÜSRANIN EN ACI TUZAĞI: ALDANMAK

Çünkü kul Rabbini ve ölümü unuttuğu zaman günah işlemeye başlar. Ona ibâdetler ağır gelmeye başlar. Bir günah işlediği zaman; «Bir daha yapmayacağım!» der fakat sebat edemez yine yanlışa düşer. Zamanla da günahlar, ona bir mûsıkî gibi hoş gelmeye başlar, pişmanlık yerine; «Allah gafurdur!» diye aldanışa sürüklenir ki, bu da, hüsrânın en acı tuzağıdır.

Demek ki; Hayat boyu esas maharet, gafleti yıkabilmek. Dâimâ gönlü gafletten koruyabilmek…

Cenâb-ı Hak; kuluna gaflete düşmemesi, düştü ise kalkması ve takvâda dereceler kazanması için hayatın her safhasında yardımcı olmakta. Deverân eden zaman dilimlerinin içinde kimisi muayyen kimisi sırlı bir şekilde saklı rahmet tecellîleri ikram etmekte.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Sayı: 125

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Ölümü yakınlığı hakkında yazınız var mı

    Çok güzel siteniz var. Fakat hadislerin arapça'sını neden yazmıyorsunuz?

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.