Nazariyat'ta "islam Felsefesi" Tahlil Ediliyor

Nazariyat, İslam Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi’nin 3. sayısı çıktı.

İstanbul’da, altı ayda bir Türkçe ve İngilizce dillerinde uluslararası hakemli bir dergi olarak yayımlanan Nazariyât’ın, Nisan 2015’te çıkan ikinci sayısının ardından üçüncü sayısı da araştırmacıların ilgisine sunuldu. İslam felsefesi, kelâm, nazarî tasavvuf ve bilim tarihi alanlarında özgün araştırma ürünlerine, metin neşirlerine ve kitap değerlendirmelerine yer veren Nazariyât’ın hedefi, İslam düşünce tarihindeki nazarî geleneklerin, özel olarak da klasik sonrası döneme ait bilimsel birikimin keşfi, incelenmesi ve yeniden yorumlanmasına katkıda bulunmaktır.

Derginin bu sayısında İslam felsefesi ile ilgili iki özgün makalenin yanı sıra, Fahreddin er-Râzî’ye ait daha önce yayımlanmamış bir eserin tahlil ve tahkiki yer almaktadır.

Ömer Türker’e ait olan ilk makalenin başlığı “Varlık Olmak Bakımından Varlık Üzerine Düşünmenin İmkânı: İslâm Metafizik Geleneklerinden Hareketle Bir Analiz” şeklindedir. Türker çalışmasında, İslâm’da düşünce geleneklerinden hareketle varlık olmak bakımından varlık hakkında konuşmanın, diğer deyişle metafizik bilginin imkânını göstermeyi amaçlamaktadır. Metafizik bilgiye yönelik eleştirileri kendine özgü bir yolla tahlil ederek, bu eleştirileri İbn Sînâ, Fahreddîn Râzî ve Sadreddîn Konevî gibi isimlerden yola çıkarak cevaplamaya çalışan Türker, çağdaş dönemde itibarını kaybettiği düşünülen bir alanla ilgili tartışmaları yeniden masaya yatırmaya davet etmektedir. Türker’in bu makaledeki çabası, bir yönüyle çağdaş felsefî problemler karşısında İslam felsefesi birikiminin nasıl etkin bir şekilde tartışmaya dahil edilebileceğine başarılı bir örnek teşkil ediyor.

nazariyat3“Aristotelesçi Dunamisin Dönüşümü: İbn Sînâcı Doğal İsti‘dâd ve Teheyyu’ Anlayışı Üzerine” başlıklı makalesinde İbrahim Halil Üçer, İbn Sînâcı isti‘dâd ve teheyyu’ teorisinin, onun doğa felsefesinin en önemli unsurlarından biri olması ve Aristotelesçi dunamis (kuvve) anlayışına nispetle önemli yenilikler barındırmasına rağmen ikincil literatürde neredeyse hiç konu edinilmemiş olmasına işaret etmekte ve İbn Sînâcı isti‘dat teorisinin Aristotelesçi dunamise nispetle ne tür dönüşümler gerçekleştirdiğini tartışmaktadır. Bunu yaparken Üçer, İbn Sînâ’nın isti‘dat ve teheyyu terimleriyle sadece yeni bir bilimsel bir jargona mı geçtiği yoksa bu terimleri kullanmasına neden olan yeni bir kavramsal çerçeveye mi sahip olduğu sorusunu sormakta ve bu soruya Aristoteles’in dunamis-heksis ayrımı, Afrodisiaslı İskender’in doğal güçler teorisi ve nihayet epitêdeiotêsteriminin Yeni-Eflatuncu şarihler elinde kazandığı anlamlarla karşılaştırmalı bir şekilde cevap vermektedir. Üçer’in makalesi, İbn Sînâ sisteminin karanlıkta kalmış yönlerinden birine ışık tutmakta ve İbn Sînâcı doğal güçler teorisini tarihî-felsefî bağlamı içerisinde değerlendirme yönünde özgün bir teşebbüs olarak kendisini göstermektedir.

Derginin bu sayısında öne çıkan bir diğer çalışmada, Eşref Altaş, Fahreddin er-Râzî’nin daha önce yayımlanmamış bir eserini ilk defa neşrederek kapsamlı bir analize tabi tutmaktadır. ele alan Altaş, “Fahreddin er-Râzî’nin el-Cevherü’l-ferd Adlı Risalesinin Tahkiki ve Tahlili” başlıklı bu makalede, Râzî’nin, atomculuğun lehinde ve aleyhinde ortaya koyduğu delilleri tartışmakta, onun atomculuk ile geometri arasındaki ilişki hakkında öne sürdüğü düşünceleri üzerinde durmaktadır. Bunun yanında Altaş, Râzî’nin atomculuk karşısında sergilediği farklı tutumları kronolojik olarak göstererek onun fikri dönüşümünün izlerini sürmektedir. Râzî çalışmalarına eşsiz bir katkı sağlayan bu makale, bir yandan Altaş’ın Râzî külliyatını açığa çıkarma çabalarının devamı olarak kendisini gösterirken, diğer yandan Gazâlî sonrası doğa felsefesi çalışmalarını ileriye taşımaktadır.

Nazariyât’ın ikinci bölümü ise değerlendirme yazılarından oluşuyor. Bu sayıda değerlendirmelerine yer verilen kitaplar arasında; Frank Griffel’in değerlendirdiği, Yazeed Said’e ait Ghazālī’s Politics in Context; Damien Janos’un değerlendirdiği, Kaveh Niazi’ye ait  Qutb al-Dīn al-Shīrāzī and the Configuration of the Heavens: A Comparison of Texts and Models; Eşref Altaş’ın değerlendirdiği, Ömer Mahir Alper’in hazırladığı Osmanlı Felsefesi: Seçme Metinler; Ercüment Asil’in değerlendiği, M. Alper Yalçınkaya’ya aitLearned Patriots: Debating Science, State, and Society in the Nineteenth-Century Ottoman Empire; Yoichi Isahaya’nın değerlendirdiği, Stephen P. Blake’in kaleme aldığıTime in Early Modern Islam: Calendar, Ceremony, and Chronology in the Safavid, Mughal and Ottoman Empires; Abdurrahman Atçıl’ın değerlendirdiği, Berat Açıl’ın editörlüğünde hazırlanan Osmanlı Kitap Kültürü: Cârullah Efendi Kütüphanesi ve Derkenar Notları ve nihayet Mehmet Zahit Tiryaki’nin değerlendirdiği, Jari Kaukua’na aitSelf-Awareness in Islamic Philosophy: Avicenna and Beyond başlıklı kitaplar bulunuyor.

Nazarın bilginin kaynağına yönelen bir yakarış olduğu düşüncesiyle yola çıkan Nazariyât, İslam felsefesi, kelâm, nazarî tasavvuf ve bilimler tarihi alanındaki araştırmacıları, özgün araştırma ürünleriyle bu “yakarış”a katılmaya davet ediyor!

Ayrıntılı Bilgi: www.nazariyat.org

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.