Ne Büyük Bir Hüsran!

ÇOCUĞUMUZ

Çocuklarını çok seven ebeveynlerin onlara ahireti anlatmaması ve bu tahsili, ehemmiyetsiz görmek ne büyük bir hüsran!.. Üstelik bu ihmal ve hüsrânın cezası, o ciğerpâresi yavrudan ebediyyen ayrılmak!..

Cenâb-ı Hak;

“…Dünya hayatı sizi aldatmasın!..” (Lokmân, 33) buyurmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’in üçte bir muhtevâsı esas hayatın âhiret olduğu hakikatini gönüllerimize nakşetmektedir.

Buna rağmen görüyoruz ki;

Gafil anne-babalar, evlâtlarının tahsilinde, uhrevî tahsili ihmâl ediyorlar. Evlâtlarının sadece dünyaya tahsis edilmiş, tek kanatlı tahsili için; nice masraflar ediyor, nice fedâkârlıklarda bulunuyor, evlâtları imtihandayken heyecanla mektep kapılarında bekliyorlar. Evlâtlarının uhrevî tahsili husûsunda ise ya hiçbir şey yapmıyor yahut da onu, yazın cami kursundan bekleyecek kadar -Allah korusun- hafife alıyorlar.

Hâlbuki Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâbına uhrevî tahsili 23 senede aktardı. Uhrevî tahsilin içinde;

  • Kur’ân tahsili var…
  • İbâdetler fıkhı var…
  • Haram ve helâllerin öğrenilmesi var…
  • Güzel ahlâk var…
  • Muâmelât ve ukûbat var…

Hâsılı;

İmâm-ı Âzam’ın tarifiyle; kişinin lehinde ve aleyhindeki her şeyi, yani bütün hak ve vazifelerini öğrenmesi var.

İslâm kültürü en yüce kültür. İslâm medeniyeti, bir benzerine ulaşılamamış eşsiz bir medeniyet.

Bu tahsili, ehemmiyetsiz görmek ne büyük bir hüsran!.. Üstelik bu ihmal ve hüsrânın cezası, o ciğerpâresi yavrudan ebediyyen ayrılmak!..

SONSUZ AYRILIK

Dünya hayatını, âhiretten önde tutmak ahmaklıktır. Çünkü deryâyı bırakıp damlayı almak demektir.

Ne acı bir manzaradır ki;

Evlâdının iyiliği için çırpındığını zanneden anne-baba, ona en büyük kötülüğü yaptığının farkında değildir.

Hiçbir anne-baba, evlâdından ayrı düşmek istemez. Dünyada evlâdından ayrı düşenler o ızdırâbı; «Allah kimseye evlât acısı göstermesin!» diyerek pek fecî bir sûrette ifade ederler.

Hâlbuki fânî dünyada, her şey geçici olduğu için, o ayrılık acısı da zamanla unutulur.

Fakat âhirette ebedî bir yol ayrımı vardır. Mahşer meydanında herkes, hakkındaki hükmü beklerken, cennet ehli, kendilerine;

سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ

“Onlara merhametli Rabbin söylediği selâm vardır.” (Yâsîn, 58) buyurularak cennete davet edilirler.

Mücrimlere ise Cenâb-ı Hak;

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

“Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!” (Yâsîn, 59) diye nidâ eder.

Bu manzara, ayrılığın en kötüsü ve en fecîsidir.

“–Evlâdımın istikbâlini düşünmek zorundayım!” diyerek, onu tek kanatlı, âhirete faydasız bir tahsile mahkûm eden anneler, o gün dizlerini dövecektir. Evlâtları da böyle anne-babalardan, uhrevî tahsilini ihmâl ettiği için dâvâcı olacaktır.

Dünya imtihanını en güzel şekilde verebilenler ise ailecek şu saâdeti yaşayacaktır:

“Onlar; Rablerinin rızâsını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) infâk eden ve kötülüğü iyilikle bertaraf eden kimselerdir. İşte dünya yurdunun (güzel) sonu, sadece onlarındır.

(O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından SÂLİH OLANLARLA beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.” (er-Ra‘d, 22-23)

Rabbimiz o bahtiyarlardan eylesin!..

Rabbimiz, bizleri ve nesillerimizi gerçek ilim ve tahsil ile mücehhez, gönlünü vahiyle buluşturmuş, kendini ihyâ edip, etrafını da irşâd edebilen mü’minler zümresine ilhak buyursun.

Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Ağustos, Sayı: 234