Ne Oyuna Aldan Ne Oyun İçindeki Oyuna

Teknolojinin getirdiği kolaylıklar, değişimler, tehlikeler nelerdir? İnsanın teknoloji ile imtihanı nasıl olacak?

Beşir’i geçtiğimiz ay bir Karadeniz şehrinde, cami meşrutasındaki okuma salonunda tanıdım. On-on iki yaşlarındaydı. Sevimli ve güleç yüzü ile bilgisayarın siyah ekranına dikkat kesilmiş, bizi fark etmeyecek kadar meşgul gözüküyordu. Salon sorumlusu “Abiler sohbet için geldiler, ön tarafı boşaltalım” dediğinde biraz isteksizce kalkışına üzüldüm. Tam yanımdan geçerken önce ismini sordum, sonra teselli sadedinde bir söz söyleyeyim istedim: “Rahatsız ettik Beşir seni, hakkını helal et…” Gözlerini kaçırarak hepimizi tebessüm ettiren bir cevap verdi: “Biraz öyle oldu, evet…”

Beşir’e işimiz bitip çıkarken tekrar takıldım: “Beşirciğim, teşekkür ederiz, bize yerini verdin, bunu unutmayacağız.” Bu sefer karşılığım, mahcup bir tebessümdü. Onu tanıyan birisi lafa karıştı: “Beşir büyük işler yapıyor.” Merak ettim: “Ne yapıyorsun Beşir?” diye çalıştığı masaya yaklaştım. Hevesle uğraşıp durduğu siyah ekranda yüzünde büyük bir gülümseme ile oynat tuşuna bastı. Kamera açıldı. “Elinizi kameraya yaklaştırır mısınız?” dedi. Yaklaştırdım. Elimin hareketlerini yakalayan kamera görüntüleri ekrana çizgiler olarak dökmeye başlamıştı. Havaya yazı yazıyordum, yazdıklarım ekranda okunuyordu.

Hep menhiyatını konuştuğumuz dijital dünya Beşir gibilerde nasıl ufuklar açıyor, çok zaman farkında olamıyoruz. Teknolojiyle haşır neşir, imtihanı bizimkinden çok daha farklı olacak bir nesil geliyor. Belli bir yaşın üstündekiler için teknoloji ya da dijital dünya hiç masum değil, kimileri için hele bu dünyanın tamamen mâlâyâni olarak ifade edilebilecek bir muhtevası var. Hâlbuki durum öyle değil. İnsanoğlu neredeyse bütün uğraş ve himmetini bu alana kaydırmış durumda. Artık dijital dünya sadece bir eğlence aracı olmaktan öteye geçti. Burası gözleri ve gönülleri teshir eden mahiyetiyle hepimizin başlıca imtihanına dönüştü. Kurtuluş da kaybediş de buradan olacak. Muhtemelen akıbetimiz, burası ile münasebetimizi nasıl kurduğumuza bağlı tecelli edecek.

TEKNOLOJİ İLE İMTİHAN

Zamanımızın adını koyalım. Bu zaman teknolojinin fitne olduğu bir zamandır. Fitne, imtihan konusudur; bu imtihanı kazanabiliriz de kaybedebiliriz de… İmtihan, altın veya gümüşü ateşle arıtmak ve hakikisini sahtesinden ayırmak içindir. Rabbimiz kimin kazanıp, kimin kaybedeceğini en iyi bilendir. Dolayısıyla imtihandan maksat, bizi bize bildirmektir. O isteseydi herkesi kendi yoluna iletebilirdi. Seçim yapma imkânı vermiş olması, insanın hem şerefi hem de mihnetidir. Şereftir, çünkü insanın doğruyu bulabilme kapasitesini gösterir; mihnettir, çünkü yanılabilmek de ihtimal dâhilindedir. “İster inanın, ister inkâr edin” ilahi hitabı bu noktada herkesin gözünü açmalıdır.  

Dijital dünyanın bugün geldiği noktayı iyi anlamamız gerekiyor. İşin, iletişimin, ıslahın, ifsadın ve eğlencenin yeni mecrası okumamız gereken bir kitap olan hadisat kitabının önümüze açılmış sayfasıdır. Şu âleme dört kitabı okumak, aralarındaki irtibatı kurmak ve böylece bizi yaratan Rabbimizi kalbimizle bilmeye ve sevmeye geldik. Birinci kitap Kur'an-ı Kerim, ikinci kitap kâinat, üçüncü kitap insan, dördüncü kitap hadisattır. Hangi zamanda geldiğini, başa gelenin ne olduğunu ve kimle muhatap olduğunu düşünen olaylar kitabını okumaya başlamıştır.

Dijital dünya, hadisat kitabının okumamız gereken bir sayfasıdır. Okumamız ve bu dünyanın mahiyetinin diğer kitaplarla irtibatını kurmamız gerekiyor. Bu dünyanın gerçek dünyaya neden bir alternatif haline geldiği sormamız gereken ilk sorudur. Cevap bellidir: İnsan heva ve hevesinin peşinden gitmeye meyyal zalim, cahil ve nankör bir varlıktır. Algoritmaların haz ve hızla örülmüş dünyası, gerçek dünyanın mihnet ve sıkıntılarından, dolayısıyla imtihan ve anlamdan kaçıştır. Burasını her şeye alternatif olarak pazarlayanlar aslında insanın ayağı kaydırmaya çalışan kadim düşmanın yardakçıları ve yardımcılarıdır.

Dijital dünyanın mahiyetini anlamadan kazanma ihtimalimiz yoktur. Bu dünya, Kurân’ımızın oyun ve eğlence diye tavsif ettiği dünya hayatı içinde alternatif bir oyun ve eğlence dünyasıdır. Bu bir hayat tarzıdır, iki dünya saadetini sağlayacak İslam’ın hayat tarzına rakiptir; gözü, kulağı ve kalbi kendisi ile örtüp hakikatin nüfuzunu engellemektedir. Verilerle desteklenen algoritmalar, kullanıcıları çevrimiçi davranışları, tercihleri ​​ve kalıpları aracılığıyla yakından tanıyabilir ve gelecekte ne yapacaklarını tahmin edebilir. Dahası içlerindeki heva ve hevesin gösterdiği istikamette daha fazlasını, daha şiddetlisini, daha çoğunu, daha hızlısını ila ahir teklif edebilir.

Dijital dünya algoritmaların dünyasıdır. Algoritma aslında bir matematik tabiridir. İlk kez Horasan doğumlu matematikçi El-Harezmi tarafından kullanılmıştır. Belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol olarak tarif edilen algoritma günümüzde her türden internet mecrası ve sosyal medyanın kullanıcılar ile kurduğu ilişkiye dair formüller olarak öne çıkmaktadır. Bir arama motorunun iyi arama yapması ya da bir mecranın ilkokul arkadaşımızı bulup önümüze çıkartması algoritmalar sayesindedir. Öğrenerek kendini geliştiren algoritmalar dijital dünyanın derebeyleri gibi ne görmemiz, nasıl yaşamamız ve nasıl inanmamız gerektiğini bize dikte etmektedir.

Algoritmaların yönettiği bu dünyada verilerle bize verilen his bir tür murakabe hissidir, çünkü her şey izlenir, kayıt altına alınır ve takip edilir. Rabıta süreklidir, çünkü hep çevrim içi olmak gerekir, nereye varılsa önce internet bağlantısı sorulur, çevrim dışı kalmaya tahammül yoktur. Bu dünyada saklamak ya da örtmek değil, ifşa esastır. Tecessüs dijital dünyadaki bilgi akışını sağlayan en önemli hareket kaynağıdır. Hakikatte kişinin duyduğunu aktarması kendisine günah olarak yeterken, bu dünyada aktarmak ve etkileşimi çoğaltmak algoritmaların fark etmesi ve dolayısıyla bizi öne çıkarması için şarttır.

Dijital dünyanın da gerçek dünya gibi dostları, düşmanları ve imtihanları vardır. Virüsler, dolandırıcılıklar ve algoritmaya ilişkin hileli yönlendirmeler, dijital dünyada güvenli yolculuğun önündeki zorluklardır. Kullanıcılar tıpkı gerçek hayattaki ibadetler gibi, düzenli sosyal medya güncellemeleri, beğeniler ve tıklamalar aracılığıyla sanal platformlarla etkileşimde bulunurlar, bu da dijital ekosistemde varlığını ispat için zaruridir. Burası fark edilme hazzının, ifşa olma korkusunu bastırdığı yerdir.

Dijital dünya kendi sadıkları ile birlikteliği önemser. Influencer denen kanaat önderleri dijital dünyada nasıl var olunacağını ve kalıcılık sağlanacağını ispatlayan rehberlerdir. Bunların tarzı ve tavrı dijital dünyanın eğilimlerini şekillendirir, kullanıcılara ilham kaynağı olur. Buradaki cemaatler ve çevrimiçi topluluklar, gerçek hayattaki bağlantıların ve muhitlerin tam yerini tutmasa da parçalı ve geçici bağlantı hisleri verir. Algoritmalar katılımı, artan beğeniler ve takipçiler şeklinde ödüllendirir, katılmamayı ise görünürlük kaybı olarak cezalandırır.

Dijital dünyada gerçek kimlikle örtüşmesi gerekmeyen sanal kimlikler kullanılabilir. Bu, birçok özelliği “bahşedilmiş” olan gerçek hayata göre “kendini baştan yaratma” gibi bir küstahlığa kapı açar. Kullanıcı, istediği tür, şekil ve inanışta bir kimlik oluşturulabilir ve layüsel bu kimlikle kimseye hesap vermesi gerekmez. Ne aile, ne cemiyet, ne din, ne de devlet kısıtlamaları bu kimliğin yaptıklarına ve yapacaklarına sınır çizebilir. Ahlâk ve değerler görecelidir. İstediğini yapmakta, istediğine sövmekte ve her türlü edepsizliği işlemekte “özgür” böyle bir kimliğin tövbesi, bağlantılarını ve kimliklerini sıfırlamak olarak gözükür. Gayet kolay gözüken bu işlem asla mümkün değildir. Dijital dünya hiçbir şeyi sıfırlamaz. Verilerin kalıcılığı, “dijital günahları” her zaman ortaya çıkartabilecek bir tehdit alanıdır.

OYUN İÇİNDE OYUN

Dijital dünyanın gerçek dünyaya alternatif, oyun içinde oyun olmasının oluşturduğu en büyük sıkıntı dikkat, derinleşme ve yoğunlaşma becerisini azaltmasıdır. Sosyal medya belli bir sığlığın ve kalitesizliğin standart olarak dayatıldığı bir mekândır. Burada sürekli kaydırarak, nefsinin heva ve hevesinin istikametindeki içeriklerle gözünü, kulağını ve kalbini meşgul edenler bir müddet sonra hakikatin gerektirdiği bir teksif olma ve tevakkuf etme becerisini yitirirler. Bu, insanın kalbinin çürüten bir süreçtir. Dijital dünya bu süreci, seçimlerin bir sonraki aşamasında hep daha fazlasını ve çoğunu teklif ederek hızlandırır. Dijital dünyanın bu çürütücü ikliminde yaşayan Rasûlullah Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem gibi bir insan mucizesine kardeş olma ufkuna ne kadar erişebilir, kıyas edilsin.

Beşir gibi gözümüzün nuru nesillerimiz dijital dünyanın içine doğdular. Bizler dijital göçmenleriz, onlar ise dijital yerliler… Şüphe yok ki teknolojiyi bizden çok daha iyi kullanıyorlar ama dijital dünyanın tehlikelerine karşı bizden daha masun değiller. Allah her nesle nimeti de külfeti de bir denge içerisinde veriyor. Dijital dünya da nimet ve külfet dengesi içerisinde değerlendirilmesi gereken bir imtihan alanıdır. Bu alan, bizim Rabbimizle kurmamız gereken esas ilişkinin (Allahım Sen benim Rabbimsin, ben de Senin kulunum) ve Rasûlullah’ın özlediği kardeşlerden olma ufkunun kolaylaştırıcısı olduğu müddetçe makbul, bu ilişkiyi ve ufku engelleyip perdelediği müddetçe de merduttur. Biz oyundan da oyun içindeki oyundan da ancak ibret alırız. Oyuna oyun olduğu kadar kıymet veren, oyun içindeki oyuna aldanma gafleti göstermez. Gözünü ebediyete dikmişler için dünya nedir ki, sanalı bir kıymet ifade etsin.

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 467

İslam ve İhsan

MODERN HAYAT ŞARTLARI VE TEKNOLOJİNİN İLERLEMESİ NELER GETİRDİ, NELER GÖTÜRDÜ?

Modern Hayat Şartları ve Teknolojinin İlerlemesi Neler Getirdi, Neler Götürdü?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.