Necâset Ne Demektir?

Necâset ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Necâset, hakîki ve maddî pislik, kirlilik anlamına gelir. Bundan temizlenmeye de necâsetten taharet denir. Namazın şartlarından birisi de necâsetten taharettir. Namazın sahih olması için, beden, elbise ve namaz kılınacak yerlerin temiz olması şarttır.

İslâm dini temizliğe büyük önem vermiştir. Vücut, elbise ve çevredeki necâsetin, her bir zerresinin en iyi bir şekilde temizlenmesi arzu edilmektedir. İdeal olan bu olmakla birlikte, böyle bir temizlik her zaman mümkün olmayabilir. Bu sebeple, dindeki kolaylık ilkesinden hareketle, ibadetler için gerekli maddî temizliğin alt sınırını belirlemede ölçüler getirilmeye çalışılmıştır. Bu aynı zamanda, namazın sahih olması için gerekli olan temizliğin alt sınırıdır.

Namazın sıhhatine mani olup olmaması bakımından necâsetler ikiye ayrılır:

Necâset-i galîza; ağır necâset anlamına gelmekte olup, insan dışkı ve idrarı, vücudun herhangi bir yerinden akan kan, irin, kusmuk, meni, âdet veya lohusalık kanı; eti yenmeyen hayvanların dışkı, idrar ve salyaları, eti yenen hayvanlardan kümes hayvanlarının pislikleri, akan kan; şarap, leş, bu grup necâsettendir. Namaz kılanın vücudunda, elbisesinde veya namaz kıldığı yerde bir dirhemden (2,08 gr.) fazla bulunması halinde namaza manidir. Mayi olması hâlinde, avuç ayası kadar bir sahayı kaplarsa namaz sahih olmaz.

Necâset-i hafîfe; hafif olan necâset anlamına gelmektedir. At ve kümes hayvanları dışındaki eti yenen ehlî hayvanların dışkı ve idrarları ile kuşların pislikleri bu tür necasettendir. Bunların beden veya elbisenin 1/4 `inden fazlasına bulaşması hâlinde namaz sahih olmaz. Bundan az ise namaz kılmak caiz olmakla birlikte mekruhtur.

İnsanın bedeninde, elbisesinde veya namaz kılacağı yerde, namaza mani olmayacak kadar az pislik bulunmasıyla namazın sahih olacağı düşüncesiyle, temizliği ihmal etmek yanlıştır. Bu pislikleri tamamen temizlemek mümkün iken, bunlarla namaz kılmak mekruhtur. Diğer taraftan, yeryüzünün tamamının Müslüman toplum için mescit kılındığı, yani her yer potansiyel olarak namaz kılınacak yer olduğu göz önünde bulundurularak, çevrenin de kirletilmemesine dikkat edilmelidir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.