Necm Suresi 56. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Necm Suresi 56. ayeti ne anlatıyor? Necm Suresi 56. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Necm Suresi 56. Ayetinin Arapçası:

هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى

Necm Suresi 56. Ayetinin Meali (Anlamı):

Kur’an ve Peygamber, Allah’ın azabını haber veren önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.

Necm Suresi 56. Ayetinin Tefsiri:

Hz. Mûsâ, Hz. İbrâhim, onlara indirilen sayfalar, önceki helak edilen kavimler Allah’ın azabını haber veren birer uyarıcı oldukları gibi Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullah (s.a.s.) de aynı cinsten birer uyarıcıdır. Bunların bildirdiğine göre kıyamet artık iyice yaklaşmıştır. Onun vaktini tayin edip koparacak olan sadece Allah Teâlâ olduğu gibi, onu öne veya arkaya alacak olan da sadece O’dur. O’nun dışında hiçbir gücün kıyâmete müdâhalesi söz konusu değildir. Kıyâmet koptuğu zaman da Allah’tan başka hiçbir güç onu engelleme imkânına sahip değildir. İşte Allah Teâlâ bu kadar kuvvetli bir Rab, kıyâmet de kendinden sakınılması ve hazırlanılması gereken bu kadar büyük bir felâkettir. Buna rağmen Kur’an’ın uyarılarını ciddiye almayan, hala gülüp eğlenen, ağlayıp tazarru ve niyazla Allah’a yönelmesi gerekirken sersem sersem duran, kafa tutan, somurtan gâfiller kınanmakta, tüm insanlık tek olan Allah’a secde ve kulluğa davet edilmektedir.

Rivayete göre “Yoksa şimdi siz ebedî mutluluğa çağıran bu söze, Kur’an’a mı şaşıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz da, hiç ağlamıyorsunuz! Büyük bir gaflet içinde kafa tutuyor, oyalanıp duruyorsunuz! Bundan vazgeçin!” (Necm 53/59-61) âyetlerinin inişinden sonra Resûlullah (s.a.s.)’in ölünceye kadar, tebessüm dı­şında, güldüğü görülmemiştir. (Kurtubî, el-Câmi‘, XVII, 124)

Ebu Hureyre der ki: “Yoksa şimdi siz ebedî mutluluğa çağıran bu söze, Kur’an’a mı şaşıyorsunuz?” (Necm 53/59) buyruğu nâzil olunca, Suffe ehli: اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ (innâ lillâhi ve innâ ileyhi raciûn) diyerek gözyaşları yanakları üzerinden akıncaya kadar ağladılar. Peygamberimiz (s.a.s.) on­ların ağladığını duyunca, o da onlarla birlikte ağladı. O ağladığı için biz de ağladık. Bu sefer Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Allah korkusundan do­layı ağlayan kimse cehenneme girmez.” (Beyhaki, Şuabü’l-İman, I, 489)

        62. âyet okunduğunda secde edilmesi, âlimlerin çoğunluğuna göre vaciptir.

Şimdi Necm sûresinde yer alan bu ilâhî uyarı ve korkutmaları, daha detaylı ve örnekleriyle açıklamak üzere Kamer sûresi geliyor:

Necm Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Necm Suresi 56. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.