Neden Hasta Oluruz?
Neden sık hasta oluruz? Bir kişinin hasta olmasına neden olan bireysel nedenler nelerdir? İşte hastalık nedenleri...
Sağlık kaybedildiği zaman değeri daha iyi bilinen önemli bir hazinemizdir. Her hazinenin zekatı olduğu gibi bu kıymetli hazinenin de bir zekatı vardır. Dünya sağlık örgütünün hastalık tanımlamasını kısaca hatırlayalım: Hastalık bedenen ruhen ve zihinsel olarak iyilik halinin bozulması olarak tanımlanmakta.
Bu tanımlamaya göre sağlıklı ve zinde olmanın ve bu halde kalmaya devam etmenin bedeli hastalık oluyor. Hastalık aslında birçok açıdan hücrelerimizin resetlenerek kendini yenilemesine vesile olabilen bir durum olarak ta görülebilir.
Böyle bir bakış açısı ile hastalığa bakmak ve hastalıklı hali yorumlamak elbette bizi farklı zeminlere taşıyacaktır. ‘Niçin hasta oluyoruz?’ sorusunun cevabı bu bakış açısı ile daha değişik açılımları da karşımıza çıkaracaktır.
Bir hekim olarak elbette ben zahiri sebepler üzerinden sizlerle bildiklerimi paylaşmak durumundayım. Gerçekten niçin hastalanıyoruz?
Birçok sebebi alt alta sıralamadan önce içerden ve dışardan sayısız düşmanla mücadelede doku ve hücrelerimizi adeta bir zırh gibi koruyan bağışıklık sistemimizden bahsetmek istiyorum. Bağışıklık sistemi özet olarak her türlü açık gizli düşmana karşı bizi irademiz dışında koruyan düzenli bir ordu olarak tanımlanabilir. Düzenli ordu diyorum. Çünkü bu ordunun korumakla sorumlu olduğu insanın bedeninde konuşlanmasının günümüz teknolojisinden fersah fersah ilerde olduğunu biliyoruz.
İNSANI HASTA EDEN NEDENLER
Bağışıklık sistemini etkisiz hale getirerek hastalıklara açık hale gelmemizi temin eden unsurların başında ise hayat tarzımızda yaptığımız affedilmez hatalar geliyor. Bu hataları kısaca hatırlayalım:
- Yaşadığımız çevreden gelenler: İçtiğimiz sudan soluduğumuz havaya kadar birçok sebep burada sorumlu. Hava kirliliği sudaki ağır metaller ve çevremizi kuşatmış elektronik ve magnetik kirlilik ve radyasyon...
- Yeme tarzımızda yaptığımız affedilmesi zor hatalar: Özellikle fast food, rafineri gıdalar ve katkı maddeli yiyecekler, tatlandırıcılar, beyazlatılmış unlu gıdalar ve beyaz şeker, tuz ve katı yağlar. Örneklemeyi devam ettirmek mümkün. Hormonlu gıdalar sigara, alkol, uyuşturucu maddeler.
- Stresle baş etme yollarını yeteri kadar özümseyemeyip doku ve hücrelerimizi stresin zararlarına karşı açık halde tutarak, adeta hasarlanmasına sebep olma. Stresin en önemli panzehiri olan muhabbetsiz bir yaşam tarzı ile manevi yoksunluklar içerisinde boğuşmaya devam etmek.
- Uyku düzensizliği, yeteri kadar dinlenememe ve düzensiz, dengesiz, sorumsuz çalışarak savunma sistemimizin iflasına zemin hazırlamak.
- Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışırken, yarın ölebileceğimizin aklımıza gelmemesi.
- Gözümüzün ve midemizin doymasına zemin hazırlayacak şekilde bir yaşam tarzımız olmadığı için, birer robot gibi çalışmak ve üretmek zorunda kalmak.
- Hareketli birer varlık olarak yaratılmamıza rağmen nerede ise hareketsiz bir hayat tarzını benimseyerek tembel, uyuşuk ve pısırık bir şekilde yaşama.
Örnekleri sizde çoğaltmaya devam edebilir ve hatalarınız ile yüzleşebilirsiniz. Tüm bu olumsuzluklara karşı ful time çalışan bağışıklık sistemimiz zamanla bu hassasiyetini devam ettiremez olması sebebiyle hastalanıyor ve kaybettiğimiz sağlığımızı aramak içinde yollara koyuluyoruz.
ŞİFA NEDİR?
Bu yolda bizi bekleyen bir sürü problemler yok mu? Maalesef bu yolda da bir sürü engeller bizi bekliyor. Şifa dediğimiz şey nedir? Şifa bir maraza karşı bünyemizin galip gelerek eski zindeliğine kavuşması. Bunun o kadar kolay olmadığını birçoğumuz hastalıklarından kurtulma süreçlerinde ki yaşadıkları ile bilirler. Basit ve birçoğumuzun önemsemediği nezle grip gibi bir hastalıktan kurtulmak bile bazen 8-10 günümüzü alabiliyor.
Vücudumuzu savunan ve hastalıklara karşı dirençli hale getiren savunma sistemimizi güçlendirmek mümkün mü? Sanırım bu önemli sorunun cevabi yine bizlerin elinde. Madem bu önemli misyon bizim elimizde. Öyleyse ne duruyoruz? Kendi ellerimizle bu mücadeleden galip ayrılacak yolları kendimiz açalım.
Kaynak: Dr. Ali Akben, Altınoluk Dergisi, Sayı: 255