Neden İnfak Etmeliyiz?
Mallarımız ve evlatlarımız imtihan vesilesi midir? Neden infak etmeliyiz? Karşılıksız paylaşmak: "İnfak"ın hayrı…
Kur’an-ı Kerim’de infak ile ilgili şöyle buyrulur:
"Mallarınız da çocuklarınız da birer imtihan vesilesidir. Allah katında ise pek büyük bir mükâfât vardır. O halde gücünüz yettiği kadar Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının. Kulak verin; itaat edin; kendinize hayr olmak üzere (iyiliğiniz için) bağışta bulunun. Kim nefsinin cimrilik tutkusundan korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir."[1]
MALLARINIZ VE EVLATLARINIZ SİZİN İÇİN İMTİHANDIR
Bu iki âyet-i kerime, müminlere hitaben, eş ve evlatlardan düşman olanların çıkabileceğini ve dikkatli olunması gerektiğini bildiren âyetten sonra gelmekte ve uyarıyı "Mallarınız da çocuklarınız da birer imtihan vesilesidir" diye pekiştirmektedir.
Bu sebeple de evlâd u iyal kaygısıyla hayır-hasenât yapmamak gibi çok sakıncalı bir davranışın benimsenmemesi hatırlatılmakta ve asıl büyük mükâfâtın Allah katında olduğunun unutulmaması istenmektedir.
HAYATI DEĞERLENDİREBİLMEK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Bu çizgide hayatı değerlendirebilmek için yapılması gerekenler ise âyet-i kerimede şöyle sıralanmaktadır:
- Gücünüz yettiğince Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının.
- Kulak verin, dinleyin.
- İtaat edin.
- Kendi adınıza hayr olmak üzere infakta bulunun, iyilik ve yardım yapın.
Sonuç olarak da nefsinin cimrilik tutkusundan korunanların, kurtuluşa erenler olduğu ilan edilmektedir.[2]
İNFAKIN HAYRI
Bu sayılan görevlerin tamamı, yerine getiren kimseler için birer iyilik ve hayır anlamı taşıdığı ve yapılan her hayrın yapanın lehine olduğu[3] halde, ayrıca "kendi adınıza hayr olmak üzere infakta bulunun" buyrulmuş olması, eldeki imkanları cimrilik duygusuna kapılmadan toplum yararına harcamanın "hayr" olgusu açısından önemini ve dolayısıyla -hangi gerekçe ile olursa olsun- cimriliğin de zarar ve tehlikesini göstermektedir. Nitekim konu bir başka âyet-i kerimede şöyle açıklanmış bulunmaktadır:
"Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri hakkında hayırlı olduğunu sanmasınlar! Aksine bu onlar için çok kötüdür. Çünkü o cimrilik ettikleri şeyler kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mîrası Allah’ındır. Allah yaptığınız her şeyi çok iyi bilmektedir."[4]
Unutmamak gerekir ki istatistiğe sığmayacak nimetler[5] tamamen Allah'ın ihsanı ve ikramıdır. Dolayısıyla "Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri paylaşmak yerine cimrilik yapıp kasa ve keselerinde saklayanların, bu yaptıkları şeklen ve madden kendileri için kâr / hayır gibi gözükse de hayr değil şerdir. Çünkü o cimrilik ettikleri şeyler kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır" buyrulmaktadır. "Kaldı ki göklerin ve yerin mîrası Allah’ındır" bildirimi de tükenme endişesine dayanan cimriliğin pek anlamsız ve yersiz bir tutum ve eylem olduğunu göstermektedir.
Bu âyetten bir şeyin hayr ve hayırlı olması için âhirette sorumluluk doğurmaması gerektiği de anlaşılmış olmaktadır. Bu nokta "hayr" kavramının kapsam ve tanımında fevkalâde önemli bir boyut olarak dikkat çekmektedir.
Görüntüden hareketle cimriliğin hayır sanılması ağır bir yanılgıdır. İnsanın malı ve serveti ne kadar çok olursa olsun, Allah'ın katında olan nimetler yanında sözü bile edilemez. Üstelik de kimse âhirete malını götüremez. O mal dünyada geçici bir süre için kendisinin kullanımına verilmiştir o kadar.
Cimrilik, işte bu geçici varlık sürecinde ortaya çıkar. Gerçek cömertlik ise yoklukta değil, varlıkta belli olur. Durum bir âyet-i kerimede şöyle duyurulmuştur:
“Onlardan bir kısmı da: 'Eğer Allah bize lütfundan verip zengin kılarsa, mutlaka sadaka ve zekât verir ve iyi insanlardan oluruz' diye Allah’a yemin edip söz vermişlerdi. Allah onlara lütfundan verince hemen cimrileştiler ve arkalarını dönüp gittiler.”[6]
Niyette cömertlik ve paylaşım güzel olmakla beraber imkanlar elverdiğinde gerçekten fiili paylaşım haline gelmediği sürece herhangi bir kıymeti yoktur, sorumluluk doğurur. Çünkü cimrilik nankörlüktür.
CİMRİNİN PAYLAŞTIĞI TEK ŞEY
Cimriliğin duygu ve paylaşım boyutu birbirini tetikler. Mal zengininin duygusal fakirliği ve doyumsuzluğu bu yüzdendir. Cimrinin paylaştığı tek şey, cimrilik ve acı sonucudur. Bir başka ifade ile cimri, cimrilikte paylaşımcıdır. Nitekim şu iki âyet bu gerçeği açıklamaktadır:
“Onlar cimrilik eden ve insanları da cimriliğe teşvik eden, Allah’ın kendilerine bağışladığı zenginliği gizleyen kimselerdir. Biz, bu nankörlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.”[7]
“Öyle kimseler hem cimrilik eder, hem de insanlara cimriliği öğütler. Fakat kim Allah’ın buyruklarından yüz çevirirse şunu bilsin ki Allah’ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur; her türlü övgüye lâyık olan da O’dur.”[8]
Öte yandan cimrilik, aslında zarar etmek demektir:
“Siz öyle kimselersiniz ki Allah yolunda harcamanız istendiğinde, bir kısmınız cimrilik ediyor. Hâlbuki kim cimrilik ederse, kendi zararına cimrilik etmiş olur. Çünkü gerçekten Allah zengin, siz ise muhtaçsınız.”[9]
Cimrilik, Allah'a ihtiyaç duymamak fikrine dayanır. Bu ise kulluk konumuna temelden aykırı bir durumdur. Cimriliğin şer / çok kötü olması bu yüzdendir. Sonu ise uçurumdur: “Ama kim cimrilik eder ve kendisini Allah’a muhtaç görmezse ve en güzel olanı yalanlarsa, ona da kötülük yolunu kolaylaştırırız.”[10]
Hiç kuşkusuz böyle anlamsız, yersiz ve zararlı bir istiğna duygusuna dayanan cimrilikten Allah'a sığınmak gerekir. Nitekim cömertlikte de örnek ve önderimiz olan Peygamber Efendimiz'in şu duası bunun en güzel misalini oluşturmaktadır:
“Rabbim! Cimrilikten, tembellikten, çok yaşlanıp bunamaktan, kabir azabından, Deccâl’in oyununa gelmekten, hayatın ve ölümün getireceği huzursuzluktan Sana sığınırım.”[11]
Yüce kitabımız, Allah'ın has kullarının hemen her konuda olduğu gibi harcama ve paylaşımda da itidal / orta yol üzere olduklarını bildirmektedir:
“Onlar harcama yaptıkları zaman ne israfa kaçarlar, ne de cimrilik ederler. Bu ikisi arasında dengeli bir yol tutarlar.”[12]
O halde infak konusunda insanı en çok etkileyebilecek olan evlâd ü iyal kaygısına ve nefsin cimrilik tutkusuna yenik düşmeden kendi hayrına infakta bulunmak, bilinçli bir Müslüman olmanın sonucu olarak başlı başına bir hayrdır. Zira -âyet-i kerimede bildirildiği gibi- böyle davrananlar "kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir."
Dipnotlar:
1) et-Teğâbün (64), 15- 16 2) Aynı mâna ve müjde, el-Haşr (59), 9’da da yer almaktadır. 3) Bk. el-Bakara (2), 272 (“Yaptığınız her hayır kendiniz içindir”). 4) Âl-i İmran (3), 180 5) Bk. el-Enfal (8), 34; en-Nahl (16), 18 6) et-Tevbe (9)76 7) en-Nisâ (4), 37 8) el-Hadîd (57)24 9) Muhammed (47), 38 10) el-Leyl (92), 8-10 11) Buhârî, Tefsîr 16/1 12) el-Furkān (25), 67
Kaynak: İsmail Lütfi Çakan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 439
YORUMLAR