Nefs Kurban Edilir mi?
Nefs ölür mü?
Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri, tezkiye edilmemiş ham bir nefsin, Allah ile kul arasında kalın bir perde olduğunu bildirdikten sonra şöyle der:
“Nefs-i emmârelerinizi kurban ediniz. Biliniz ki gerçek hayat, ancak nefs-i emmârenin şerrinden kurtulmakla mümkündür.”
Şiblî Hazretleri de şu sözlerle bu hakîkate dikkat çeker:
“Nefis ölmeden ruh dirilmez. Âşıklar rûhun yaşamasını, nefsin ölümünde buldular.”
İNSANOĞLUNUN VAZİFESİ
Unutmamak gerekir ki, nefsin özünde bir mücevher gibi müsbet bir mâhiyet de vardır. İnsanoğlunun vazifesi, onu, toz-toprak hükmündeki menfîliklerden ve süflî arzuların hoyratlığından mânevî terbiye ile arındırmaktır. Bu arınma neticesinde, insanın özündeki Allâh’a dost olabilme cevheri ortaya çıkar. Tasavvuf da bu şekilde ham vasıftan kurtulup kâmil insan olabilme sanatıdır. Böyle kâmil mü’minler ise, hayatlarını güzel ahlâk ve fazîletlerle tezyin etmeye muvaffak olabildiklerinden, âdeta canlı bir Kur’ân hâline gelirler. Kur’ân’ın sır ve hikmetlerine âşinâ olurlar.
Nitekim Kur’ân’ın sır ve hikmet dolu mânâ iklîmine girebilmenin, nefis tezkiyesiyle kemâle ermeye bağlı olduğunu Mevlânâ Hazretleri şöyle ifâde buyurur:
“Kur’ân’ın mânâsını, Kur’ân önünde kurban olmuş, benliğinden geçmiş, âdeta rûhu, ayn-ı Kur’ân kesilmiş kişiden sor.”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları