Nefs Tezkiyesi İçin Nelere İhtiyaç Vardır?

Dînin gâyesi, Hakk’a lâyıkıyla kulluk edecek, güzel, zarîf, hassas ve derin insan yetiştirmektir. Bu kemâl, ancak tefekkür ve tehas­süs itibâriyle ulvî mertebelere ulaşabilenlerde gerçekleşir.

KURTULUŞA ERENLER, HÜSRANA UĞRAYANLAR

Allâh Teâlâ âyet-i kerîmelerde buyurur:

قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى. وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى

(Nefsinin kötülüklerinden) temizlenen; Rabbinin adını zikredip namaz kılan (kulluk eden) kimse, şüphesiz kurtuluşa ermiştir.” (el-A’lâ, 14-15)

وَالشَّمْسِ وَضُحيهَا. وَالْقَمَرِ إِذَا تَليهَا. وَالنَّهَارِ إِذَا جَلّيهَا. وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشيهَا. وَالسَّمَاءِ وَمَا بَنيهَا. وَاْلأَرْضِ وَمَا طَحيهَا. وَنَفْسٍ وَمَا سَوّيهَا. فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْويهَا. قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّيهَا. وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّيهَا

“Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi tâkip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu binâ edene, yere ve onu yayıp döşeyene, nef­se ve ona bir­ta­kım kâ­bi­li­yet­ler ve­rip de iyi­lik ve kö­tü­lük­le­ri­ni il­hâm ede­ne ye­min ede­rim ki; nef­si­ni kö­tü­lük­ler­den arın­dı­ran (tez­ki­ye eden) kur­tu­lu­şa er­miş, onu kö­tü­lük­le­re gö­men de elbette hüsrâna uğramıştır.” (eş-Şems, 1-10)

DİNİN GÂYESİ

Dînin gâyesi, Hakk’a lâyıkıyla kulluk edecek, güzel, zarîf, hassas ve derin insan yetiştirmektir. Bu kemâl, ancak tefekkür ve tehas­süs itibâriyle ulvî mertebelere ulaşabilenlerde gerçekleşir. Nitekim Cenâb-ı Hak, kâmil îmân sâhiblerini şöylece tasvîr etmektedir:

 إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَاناً وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

(Gerçek) mü’minler ancak, Allâh zikredildiğinde kalbleri titreyen, kendilerine Allâh’ın âyetleri okunduğunda îmânları artan ve yalnız Rablerine dayanıp tevekkül eden kimselerdir.” (el-Enfâl, 2)

الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلوةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

(Gönülden Allâh’a bağlı olan) o kimseler, Allâh zikredildiği zaman kalbleri titrer; başlarına ge­lene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler.” (el-Hacc, 35)

RIZÂ-YI İLÂHÎYİ KAZANMAK

Kalb, muhabbetullâh ile dolarsa her amelin umûmî ve nihâî hedefi rızâ-yı ilâ­hîyi kazanmak olur. İnsan, kendisinin yaratılış hikmetine, kâinâtın ve Kur’ân’ın hakîkatine doğru yol almaya başlar. Bu derinlik ve inceliği kazanamayan gâfil ve hasta kalbli kulları ise, Allâh -celle celâlühû- sevmez. Âyet-i kerîmede buyrulur:

فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللهِ أُولَئِكَ فِي ضَلاَلٍ مُبِينٍ

“...Allâh’ı zikretmek husûsunda kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” (ez-Zümer, 22)

Âyette, zikirden uzaklaşan bir insanın, insanlık haysiyet ve şerefini muhâfaza edemediği, yâni “ahsen-i takvîm” olma husûsiyetine ulaşamadığı bildirilmektedir.

NEFS TEZKİYESİ

Nefs, bütün dünyâ lezzetlerini kendinde toplamaya çalışır. Ancak, “nefs tez­kiyesi” neticesinde bunları kalbden dışarı atmak mümkündür. Bu mânevî terbiye olmadığı takdirde kişi nefsinin zebûnu olur. Âyet-i kerîmede buyrulur:

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلاً

(Rasûlüm!) Hevâ ve hevesini (nefsânî arzularını) ilâh edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın? (Yâni vekil olup da onu kurtaramazsın!) (el-Furkân, 43)

Âyet-i kerîmede, vahye değil de kendi hevâlarına tâbî olanların tavrının son derece ağır bir tâbir olan “hevâsını ilâh edinmek” ile ifâde edilişi, câlib-i dikkat bir durumdur. Kur’ân-ı Kerîm’de “hevâ” kelimesi, ilmin yâni Allâh’tan gelen bilginin zıddını ifâde etmektedir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ إِنَّكَ إِذاً لَمِنَ الظَّالِمِينَ

“…(Rasûlüm!) Celâlim hakkı için sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların hevâlarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zâlimlerden olursun.” (el-Bakara, 145)

Kur’ân-ı Kerîm, “hevâ”ya uymayı dalâletin başlıca ve en mühim sebebi olarak zikretmektedir. Dînî hususlarda hevâsına, yâni nefsinin arzularına tâbî olanların doğru yoldan şaşacağı, Allâh yolundan uzaklaşacağı muhakkaktır.

NEFS TEZKİYESİ İÇİN NELERE İHTİYAÇ VARDIR?

Nefsin lâyıkıyla tezkiye edilebilmesi için; sohbet, riyâzât ve zikir gibi mânevî terbiye metodlarına ihtiyaç vardır. Îmân cevherinin merkezi kalb olduğu gibi zikir cevherinin merkezi de yine kalbdir. Zikir, dilden kalbe indiği zaman hakîkî kulluk başlar; nefs engelini aşma yo­luna girilmiş olur. Zikre devâm neticesinde; zikrin hakîkati, zâkirin bütün ahvâline hâkim olur. Kalbde, Cenâb-ı Hak’tan başka herşey silinir. Kul, Rabbi ile beraber olur. İhsân duygusuna kavuşur. Kulluk ve ibâdete, Rabbini görür gibi devâm eder…

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.