Nefsin Mertebeleri ve Özellikleri Nelerdir?
Nefsin mertebeleri ve özellikleri nelerdir? Madde madde, kısaca tanımlarıyla nefsin mertebeleri ve özellikleri...
Nefs, rûhun bedene girdikten sonraki hâlinin adıdır. Bedene hapsolan rûh, kirlenmiş ve asıl vatanından uzaklaşmıştır. Onun bu âlemde asıl vatanına dönmek üzere izlediği seyr u sülûk ve mânevî yükselişteki mertebeleri değişik şekillerde tasnîf edilmiştir. Bâzıları üçlü, bâzıları beşli, bâzıları yedili tasnîfler yapmıştır. En yaygın olan yedili tasnîftir: Emmâre, levvâme, mülheme, mutmeinne, râziye, marziyye ve kâmile.
Nefs-i emmâre: Münker ve günah olan şeyleri işlemeyi teşvîk ve emreden nefstir. Kur’an’daki: “Çünkü nefs, kötülüğü şiddetle emreder”[1] âyet-i kerîmesi nefsin bu makâmına işâret eder.
Nefs-i emmâre mertebesinde bulunan sâlik iyilik işlemez, kötülüklerden kaçmaz; ancak kötülüğün zuhûrundan pişmanlık duyar. Fakat bu nedâmet, onun davranışlarını etkilemez. Bu sıfatla muttasıf olan nefs, hevâsına fazlaca düşkündür. Bu mertebedeki sâlikin zikri “lâ ilahe illallah”, seyri “seyr ilallâh”tır.
Nefs-i levvâme: Yaptığı kötülüklerin akabinde zaman zaman pişmanlık duyan, sâhibini münkere mülâzemetten dolayı ayıplayan ve tevbeye temâyül gösteren nefstir. Adını Kur’an’daki: “Levvâme (pişmankâr) nefse andolsun”[2] âyetinden alır. Zikri, Allah lâfza-i celâli, seyri “seyr lillâh”tır. Bu makâmda muhabbetullah hâsıl olur.
Nefs-i mülheme: İlhâm ve keşfe mazhar olmaya başlayan, neyin hayır, neyin şerr olduğunu idrâk edebilme melekesine sâhip, şehvet isteklerine karşı kısmen direnme gücü bulunan nefstir. Adını: “Andolsun nefse isyânını ve itâatini ilhâm edene”[3] âyetinden alır. Bu mertebede zikir “Hû”, seyr “seyr alellâh”tır.
Nefs-i mutmeinne: Kötü ve çirkin sıfatlardan kurtulup güzel ahlâk ile hemhâl olan nefstir. Bu nefs, Cenâb-ı Hakk’ın tevfîk ve inâyetiyle sekînet ve yakîne mazhar olarak ıztırâblardan kurtulur. Bu makâmda beşeriyet fenâ bulup Nûr-i Muhammedî zuhûr ettiğinden nefs, hitâb-ı ilâhîye mazhar olur: “Ey itmînâna ermiş itâatkâr nefs!”[4] Bu makâmın zikri “Hakk” ismidir. Seyri “seyr maallâh”tır.
Nefs-i râziye: Kendisi hakkında tecellî eden kazâ hükümlerine tereddüdsüz teslîm olup rızâ gösteren nefsin makâmıdır. Bu makâm, sâlikin esrâr-ı ilâhiyyeye muttalî olduğu makâmdır. Zikir “Hay” ismidir. Seyr “seyr fillâh”tır. Kur’an’daki: “Dön Rabb’ına, sen O’ndan râzı olarak”[5] âyeti bu makâma işârettir.
Nefs-i merziyye: Allah ile kul arasında rızânın müşterek bir vasıf olduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın kuldan râzı olduğu makâmdır. Yukarda geçen âyetin devamı olan: “Rabb’ın da senden râzı olarak” ifâdesi bunu göstermektedir. Bu makâmda zikir “Kayyûm” ismi, seyr “seyr anillâh”tır.
Nefs-i kâmile: Bu makâmda sâlik, bütün mârifet makâmlarını kazanarak irşâd mevkiine yükselir. Bu makâm vehbîdir. Zikri “yâ Kahhâr!” ismi, seyri “seyr billâh”tır.
Dipnotlar:
[1]. Yûsuf, 12/53.
[2]. el-Kıyâme, 75/2.
[3]. eş-Şems, 91/8.
[4]. el-Fecr, 89/27.
[5]. el-Fecr, 89/28.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları