Neml Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Neml Suresi 3. ayeti ne anlatıyor? Neml Suresi 3. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Neml Suresi 3. Ayetinin Arapçası:

اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Neml Suresi 3. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlar ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve âhiretin varlığına da kesin olarak iman ederler.

Neml Suresi 3. Ayetinin Tefsiri:

Allah tarafından Resûlullah (s.a.s.)’in kalbine vahyedilen bu yüce âyetler, Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleridir. Burada Kur’an’ın şu mühim vasıflarına dikkat çekilir:

    Kitâb-ı mübîn: O, her türlü tâlimât, emir ve yasaklarını apaçık ortaya koyan; hak ile bâtılın, helâlle haramın, iyi ile kötünün arasını net çizgilerle ayıran; ilâhî bir kitap olduğunda asla şüphe bulunmayan bir kitaptır. Onu basîret gözüyle inceleyen ve kalp kulağıyla dinleyen herkes, onun bir insan tarafından uydurulmadığını, Hakk’ın gerçek kelâmı olduğunu anlar.

    Mü’minlere doğru yolu gösteren bir rehber: Çünkü Kur’an’ın rehberliğinden ancak ona inanan, onun doğruluğunu tasdik edip dediklerini yapanlar faydalanır.

    Mü’minler için büyük bir müjde: Kur’ân-ı Kerîm baştan sona hem korkutma hem de müjdelerle doludur. İkaz ve korkutmaları kâfir ve günahkârlar için; müjdeleri ise ona inanan ve tâlimatlarını yerine getiren mü’min kullar içindir.

Kur’an’ın tâlimatlarının temel esasları ise hakîki bir imanla birlikte namazı dosdoğru kılmak, nefsin tezkiyesi ve toplumun refâhı için zekâtı hakkiyle vermek ve âhirete kesin olarak inanmaktır. Zâten ilâhî huzurda bütün yaptıklarının hesabını vereceğine ve ona göre iyi ya da kötü ebediyen sürecek bir karşılık göreceğine inanan bir insanın dünyada gâfil bir hayat sürmesi mümkün değildir.

Kulluk yolunda en ciddi problem, âhirete imanın olmayışıdır:  

Neml Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Neml Suresi 3. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.