Neml Suresi 31. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Neml Suresi 31. ayeti ne anlatıyor? Neml Suresi 31. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Neml Suresi 31. Ayetinin Arapçası:
اَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُون۪ي مُسْلِم۪ينَ۟
Neml Suresi 31. Ayetinin Meali (Anlamı):
“«Bana karşı büyüklük taslamayın; derhal müslüman olup huzuruma gelin» diyor.”
Neml Suresi 31. Ayetinin Tefsiri:
Belkis
mektubu alır almaz, onun çok mühim, pek şerefli ve değerli bir mektup olduğunu
söyledi. Çünkü o:
› Hârikulâde
bir yoldan gelmiştir. Onu insanlardan bir postacı değil, bir kuş getirip ve
yukarıdan önüne bırakmıştır.
› Filistin ve
Suriye’nin büyük hükümdarı Sultan Süleyman’dan gelen bir mektuptur.
› O, Rahman
Rahim Allah’ın ismiyle başlamaktadır. Bu, o zamana kadar hiç bir hükümdarın tatbik
etmediği, alışık olunmayan olağanüstü bir üsûldü.
› Mektupta
dünya mülk ve saltanatına arzuyu dile getirecek hiçbir kelime, hatta bir işaret
bile yoktu. Bilakis o, en samimi ifadelerle Allah’a davet ediyordu. Dolayısıyla
Belkis ve halkını açık ve anlaşılır bir uslupla isyanı bırakıp itaate yönelmeye
ve müslüman olarak Hz. Süleyman’ın huzurunda hazır bulunmaya çağırması mektubun
en önemli özelliği idi.
“Müslüman
olarak gelmeleri” talebinde, hem “boyun eğmiş, teslim olmuş olarak gelme”, hem
de “İslâm’ı kabul edip müslüman olarak gelme” mânası vardır. Birinci mâna, Hz.
Süleyman’ın hükümdar olma vasfına, ikinci mâna ise, onun peygamberlik vasfına
uygundur. Dolayısıyla mektubun hem dinî hem de siyâsî yönünün olduğu
anlaşılmaktadır.
Süleyman
(a.s.)’ın mektubuna gönlünü kaptıran ve onun ezici tesiri altında kalan Belkis,
verecek bir cevap bulamadı; ancak “bu çok şerefli, çok değerli bir mektup”
diyebildi. Gönlünü saran bu hissiyatı, aynı zamanda hitap ettiği ileri
gelenlerin gönüllerine de aşıladı. Mektubun sahibine cephe almak ve düşmanlık
yapmak istemediği her halinden anlaşılmaktaydı. Bunu açık olarak söylemese de
mektubu bu şekilde tavsif etmekle, beklediği görüşe zemin hazırlamaktaydı.
Aslında bu hüsn-i edep ve yüksek ihtirâmıyla Belkis, fânî saltanatını ebedî bir
mülke çevirme lütfuna erişti; İslâm’la ve Hz. Süleyman’ın beraberliğiyle
şereflendi. Nitekim Firavun’un sihirbazları da, değneklerini atacakları sırada
önceliği Hz. Mûsâ’ya vermeleri, yani Allah’ın peygamberine bir edep ve ihtirâm
gösterisinde bulunmaları sebebiyle, kısa bir müddet içinde şehâdet rütbesine
yücelmişlerdi. (bk. A‘râf 7/115) Câlib-i
dikkattir ki, Resûlullah (s.a.s.)’in çevre ülkeleri İslâm’a davet için
gönderdiği mektupları hürmetle karşılayanları Allah Teâlâ ya hidâyetle
şereflendirmiş veya mülkünün devamını sağlamış; saygısızlık edenleri ise
hidâyetten mahrum bıraktığı gibi pek fenâ bir şekilde cezalandırmıştır.
Efendimiz (s.a.s.)’in mektubunu öpüp başına koyan Necâşi’nin hüsn-i hâtimesi
ile onun mübârek mektubunu parçalama şenaatinde bulunan kisrânın bütün mülk ve
saltanatının paramparça olması bunun en
açık misâlidir. Bütün bunlar dinin alâmet ve nişânelerine saygının
ehemmiyetini, saygısızlığın da fecâatini gözler önüne sermektedir. Bu sebepledir
ki Cenâb-ı Hak:
“Kim
Allah’ın belirlediği nişânelere saygı gösterirse, Allah’a saygı göstermiş olur.
Çünkü bu davranış, kalplerin Allah’a saygıyla dopdolu oluşundandır” (Hac 22/32)
buyurur.
Melike Belkıs’ın mektup karşısında sergilediği ilk
tavır böyle edep, saygı ve ihtiram dolu olunca, olayın ilerleyen bölümlerinin
bu istikamette olumlu geliştiğini görmekteyiz:
Neml Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Neml Suresi 31. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...