Nezaket Ne Demek?
Nezâket: Nâziklik, zariflik, incelik; terbiye, edep anlamlarına gelmektedir.
NEZAKET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Parmak izi nasıl ki bir nevî kimlik ise bir mü’minin tefekkür ve tahassüsündeki vasıf da onun mânevî kimliği mesâbesindedir. Dolayısıyla insanlık haysiyetine lâyık bir seviyede ve yaratılış gâyesine uygun bir şekilde yaşayıp rûhen derinlik kazanmak isteyen bir mü’min, Kur’ân-ı Kerîm’in gösterdiği tefekkür iklîmine girmek mecbûriyetindedir. Zira ibadetlerde huşû, kalpte incelik, insanlarla münâsebetlerde nezâket, ancak böyle bir tefekkürle elde edilebilir.
*****
Allah Teâlâ, kullarının hor görülmesine ve nazargâh-ı ilâhî olan gönüllerinin incitilmesine râzı gelmez. Bunu çok iyi idrâk etmiş olan mübârek ecdâdımızın, İslâm ahlâkını yaşarken sergiledikleri edep, nezâket, zarâfet ve hassâsiyet bizler için ne mükemmel numûnelerdir.
*****
Bîçâreleri, fakirleri, dulları ve yetimleri bir ibâdet vecdiyle muhâfaza etmiş ve onların izzet ve haysiyetlerini korumak için âzamî bir dikkat, nezâket ve gayret göstermişlerdir.
*****
Hiçbir millet ve mezhep ayrımı yapmaksızın mü’minleri kardeşi, gayr-i müslimleri ise insanlıktaki bir eşi olarak kabul etmiştir. Bütün insanlığa karşı müstesnâ bir nezâket ve zarâfet güzelliğiyle davranmış, İslâm’ın güler yüzünü sergilemiştir. Onların bu nezâket ve ince davranışları pek çok hidâyetlere vesile olmuştur. Nitekim Boşnaklar’ın ve Arnavutlar’ın hidayet bulmaları, mübârek ecdâdımızın gönüllerine nakşolmuş olan İslâm’ın rûhânî dokusunu, hâl ve davranışlarına da güzelce aksettirmelerinin bir bereketidir. Bundan dolayı “Osmanlı” demek, “imrenilecek derecede yüksek bir edep, nezâket ve zarâfet timsâli kimse” demektir.
Bu vesîleyle şunu da ifâde etmeliyiz ki, İslâm’ın güzel bir sûrette anlaşılıp tatbik edildiği Osmanlı cemiyetinde, insanların olgunluğunu ve birbirlerine hayal ötesi bir nezâket, zarâfet, merhamet ve tesânüd (dayanışma) hissiyle nasıl kenetlendiklerini anlayabilmek için, vakfiyelerin muhtevâlarına göz atmak bile kâfîdir. Onların derin düşünce ve hassâsiyetlerinin tezâhürü olan vakfiye muhtevâları ve buna dâir tatbikât, medeniyetimizin yüz akı keyfiyetleridir.
*****
Bu zarif ifâde, şanlı mâzîmizin dünyalara değişilmez kıymetteki şeref tablolarını, saâdet asırlarının maddî ve mânevî sahadaki göz kamaştıran inkişaf ve ihtişâmını akla getiriyor. Mübârek ecdâdımızın emsalsiz bir incelik, nezâket, zarâfet ve hassâsiyetle inşâ edip cihan tarihine armağan ettiği fazîletler medeniyetini hatırlatıyor.
YORUMLAR