Nezaket ve Görgü Kuralları "Âdâb-ı Muâşeret" Nedir?

İSLAM

Âdâb nedir? Âdâb-ı muâşeret ne demektir? İslam ahlâkında âdâb-ı muâşeretin önemi...

Allah Teâlâ bizleri en güzel görünüşlü, tertemiz bir kalple yarattı. İçimize çok ileri bir akıl ve hassas bir vicdan koydu. Bizim edepli, güzel ahlaklı bir insan olabilmemiz için bizi eğitsinler diye anne babamıza emanet etti. Peygamberler ve kitaplar göndererek bizi Cennetine davet ediyor. Bizden Cennetin tertemiz ve eşsiz güzellikteki hayatına layık bir halde kendisine yani Cennete dönmemizi arzu ediyor. Bizden, edepli, zarif, nazik, hayâlı bir Müslüman olmamızı bekliyor.

Dosdoğru inançlar, sadece Allah rızası için yapılan eksiksiz ibadetler, haram ve helallere dikkat etmekten sonra sıra Rabbimizin emrettiği ahlâk kurallarına gelir. Genel ahlâk kurallarının içinde daha çok dikkat edilmesi gereken bazı incelik ve zarafetler de vardır, bunlara ‘âdap’ denir. Diğer insanlarla birlikte yaşamanın bir gereği olan bu inceliklerin ve zarafetlerin toplumdaki diğer insanlara karşı sergilenmesine de “âdâb-ı muâşeret” denir.

İslâm medeniyetinde “âdâb-ı muâşeret” çok mühimdir. Çünkü “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” (Allah yarattığı her varlığı, O’nun eşsiz bir eseri olduğu için sevmek) ve “Halik’ın nazarıyla mahlûkata bakmak” (Allah’ın yarattığı her varlığa kıymet verdiği gibi, bizim de değer vermemiz.) prensipleri gönlümüze ve zihnimize iyice işlemiştir.

Hazreti Mevlânâ, edebin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu bize şu sözleriyle anlatır:

“İnsanı hayvandan ayıran fark edeptir. Gözünü aç ve bak, tüm Allah’ın sözleri, Kuran’daki bütün ayetler hep edebi anlatır. İnsanın ilim ve edebi, en büyük zenginliğidir. Edep, eskimez, çürümez ve kaybolmaz!”

Bir şair de derki:

“Edep bir tâç imiş nur-i Hüdâ’dan.
Giy ol tacı emin ol her beladan.”

(Edep Allah’ın nurundan bir taçmış. O tacı giy de, bütün tehlikelerden uzak ol)

Bir hikmetli söz ise şöyledir:

“Sözlerin tatlı, tavırların zarîf olsun. İnsanın kabası, ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır.”

Güzel bir söz de şöyle geçer:

“Adamda yok ise hayâ ile edep, okuyup âlim olsa gene merkep gene merkep.”

(Bir insan kitapların bilgisini zihninde taşıyacak kadar âlim olsa bile; Kendisini hayvandan ayıran edep ve hayâ duygusundan mahrumsa onun, sırtında kitap taşıyan eşekten bir farkı yoktur.)

Edep, Hak yolcusunun en kıymetli azığıdır. İnsan hem dindar hem de kaba, geçimsiz ve nezâketsiz olamaz. Zira İslâm’ın rûh itibârıyla özü; îtikadda tevhîd, amelde ise edep, istikâmet ve merhamettir. Bu itibarla denilebilir ki, bütün esaslarıyla İslâm dîni, baştan sona nezâket, zarâfet ve nezâfet ölçülerinden, yani “güzel edep”ten ibârettir.

Kaynak: Faruk KANGER Lokman HELVACI, ADABI MUAŞERET