Nisâ Suresi 126. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nisâ Suresi 126. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 126. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Nisâ Suresi 126. Ayetinin Arapçası:
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُح۪يطًا۟
Nisâ Suresi 126. Ayetinin Meali (Anlamı):
Göklerde olanlar da yerde olanlar da hepsi Allah’ındır. Allah, ilim ve kudretiyle her şeyi kuşatmıştır.
Nisâ Suresi 126. Ayetinin Tefsiri:
Bir
insanın dinini en güzel şekilde yaşamasının ve yüksek seviyede dindâr bir
kişiliğe sahip olmasının en mühim şartları şunlardır:
›
İnanılması gereken esaslara kâmil mânada iman edip kalbini, ruhunu
ve benliğini her türlü mânevî kirliliklerden arındırıp tam olarak Allah’a
teslim etmek.
›
İbadet, ahlâk ve muamelâtla alâkalı vazifelerini ihsan kıvamında
yerine getirmek. Allah Resûlü (s.a.s.) ihsanı: “Allah’ı görüyormuş gibi ona
kulluk etmendir. Zira her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir”
(Buhârî, İman 37; Müslim, İman 57) şeklinde tarif etmektedir.
›
Gerçek bir müvahhid olarak, tevhid esasına dayanan Hz. İbrâhim’in
dinine tâbi olmak. Zira Hz. İbrâhim’in dini, bütün dinler arasında sıhhati ve
makbûliyeti hususunda ittifak edilen ve İslâm’a en uygun olan bir dindir. Hz. İbrâhim
de peygamberler arasında üstün bir yeri olan ve “Ebu’l-Enbiyâ” diye yâd edilen
bir peygamberdir. Cenâb-ı Hak, onun getirdiği dine uymaya teşvik için, mümeyyiz
bir vasfını öne çıkararak “Allah, İbrâhim’i dost edinmiştir” (Nisâ
4/125) buyurmuştur.
Âyette
geçen اَلْخَل۪يلُ (halîl), dost
demektir. Dosta bu ismin verilmesi, onun sevgisinin kalbin en ücra köşelerine
sızıp yerleşmesi ve doldurmadığı en ufak bir gedik bırakmamasından dolayıdır.
Dolayısıyla halîl, muhabbetinde en küçük bir halel, eksiklik bulunmayan kimse demektir.
İşte İbrâhim (a.s.) yüce Allah’ı çok seven ve Allah tarafından da çok sevilen
bir peygamber idi. Onun Allah dostu oluşuyla ilgili dikkat çekici misallerden
ikisi şöyledir:
Rivayete
göre Allah Teâlâ, Hazret-i İbrâhim’e
sayılamayacak kadar koyun sürüleri ihsân etmişti. Cebrâil (a.s.) insan
sûretinde gelerek: “Bu sürüler kimin? Bana sürülerden birini satar
mısın?” diyerek sordu. İbrâhim (a.s.): “Bu sürüler Rabbimindir. Şu anda benim
elimde emânet olarak bulunuyor. Bir kere zikredersen, üçte birini; üç kere
zikredersen hepsini al, götür!” dedi. Cebrâil
(a.s.) üç defâ: سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّنَا وَ رَبُّ الْمَلٰئِكَةِ
وَ الرُّوحِ (Subbûhun kuddûsun rabbunâ ve rabbu’l-melâiketi ve’r-rûh)
“Bizim Rabbimiz, Rûh’un ve melâike-i kirâmın Rabbi, bütün kusurlardan münezzeh,
cümle eksikliklerden pâk ve yücedir” diye zikredince Hz. İbrâhim: “Al
hepsi senin olsun, al götür!” dedi. Hz. Cebrâil:
“Ben insan değil, meleğim, alamam” dedi. İbrâhim (a.s.) da: “Sen meleksen, ben de halîlim; Allah’ın
dostuyum. Verdiğimi geri almak bana
yakışmaz” diyerek karşılık verdi. Nihâyet Hz. İbrâhim, sürülerinin
hepsini sattı. Mülk alıp vakfetti. (Bursevî, Ruhu’l-Beyân, II, 356-357)
Diğer
bir rivayete göre Hz. İbrâhim, kâfirlerin elebaşılarını misafir etmiş,
kendilerine birtakım hediyeler vermiş, onlara ihsanda bulunmuştu. Onun bu
misafirperverliği ve cömertliği karşısında hayran kalan misafirler kendisine
herhangi bir ihtiyacı olup olmadığını sormuşlar, o da: “Rabbime bir defa secde
etmenizi istiyorum” demişti. Bunun üzerine onlar secde ettiler, o da yüce
Allah’a şöylece dua etti: “Allahım! Ben ancak elimden gelen bir işi yaptım.
Allahım sen de sana layık olanı yap.” Yüce Allah, bunun üzerine onlara İslâm’la
şereflenmeyi lütfetti. (Kurtubî, el-Câmi‘, V, 401- 401)
İbrâhim (a.s.), canı, evlâdı ve malı ile ağır bir imtihan
geçirmiş, hepsinde de Rabbine büyük bir teslîmiyet ve muhabbetle râm olmuştur.
Allah’ın halîli, sevgili bir dostu olarak kulluğun zirvesine erişmiştir.
Allah, İbrâhim’i güzel kulluğu ve itaati dolayısıyla dost
edinmiştir. Emirlerine harfiyen uyması vesilesiyle ona büyük bir ikramda
bulunmuştur. Yoksa, -hâşâ- bir ihtiyacı sebebiyle, yahut da bununla mülkünü
artırması ya da desteğini alması kastıyla onu dost edinmiş değildir. Zira
göklerde ve yerde bulunan her şey hem mülkiyet hem de yaratma itibariyle
Allah’a ait iken böyle bir şey olması mümkün değildir.
Unutmamak gerekir ki, Allah’ın sevdiği bir kul olabilmek
ve O’nun dostluğu istikâmetinde mesafe alabilmek için kul hakları hususunda
titiz davranmak; hele yetimler, zayıflar ve çaresiz kadınlar gibi ezilen
kesimlerin hukukuna son derece dikkat etmek lazımdır. Bu sebeple buyruluyor ki:
Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nisâ Suresi 126. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR