Nisâ Suresi 148. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nisâ Suresi 148. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 148. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Nisâ Suresi 148. Ayetinin Arapçası:
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعًا عَل۪يمًا
Nisâ Suresi 148. Ayetinin Meali (Anlamı):
Allah çirkin sözün, açıkça söylenmesinden asla hoşlanmaz. Ancak zulme uğrayan kimsenin durumu başkadır. Allah, her şeyi hakkiyle işitir ve kemâliyle bilir.
Nisâ Suresi 148. Ayetinin Tefsiri:
Rivayete
göre bir adam bir kavme misafir olmuştu. Onu misafir etmede, yedirip içirmede
kötü davrandılar da onlardan şikâyette bulundu. Bu âyet-i kerîme, onun şikâyette
bulunmasına ruhsat tanımak üzere nâzil oldu. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s.
189)
Bir
diğer rivayete göre Peygamber Efendimiz’in de hazır bulunduğu bir mecliste bir
adam Hz. Ebubekir’in aleyhinde konuştu. Ebubekir cevap vermedi. Adam konuşmaya
devam edince dayanamadı ve cevap verdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s.)
kalkıp meclisten ayrılmak istedi. Ebubekir: “Ey Allah’ın Rasûlü, bu adam benim
aleyhimde konuşurken oturuyordun, ben cevap verince çıkmaya davrandın?!” dedi.
Efendimiz: “O, senin aleyhinde konuşurken bir melek senin yerine o adama
cevap veriyordu. Fakat sen cevap verince melek gitti, yerine şeytan gelip
oturdu” buyurdu ve bu âyet-i kerîme nâzil oldu. (Ebû Dâvûd, Edeb 41/4896; Fahreddin
er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XI, 72)
Allah
Teâlâ, ne fiil ne de söz olarak, ne gizli ne de âşikâr kötülüğün hiç birini
sevmez. Kötü fiil şöyle dursun, kötülüğün söz kabilinden olarak bile meydana
konulmasını istemez. Sadece sözle bile olsa kötülük ilan edildiği ve
açıklandığı zaman oraya ilâhî gazap ve azap iner. Ancak zulüm ve haksızlığa
uğrayan kişi bundan müstesnâdır. Zulme uğramış, hakkına tecavüz edilmiş olan
kimse feryat edebilir, zalim aleyhine bağıra bağıra beddua edebilir yahut ondan
yakınarak kötülüklerini söyleyebilir, hatta kötü sözlerine misliyle karşılıkta
bulunabilir.
Hasan
Basri (r.h.), şu üç şahıs aleyhinde konuşmanın gıybet olmayacağını söyler.
Bunlar; zâlim sultan, açıktan günah işleyen fâsık, insanları kendi uydurduğu
bidate çağıran bidatçi kimsedir.
“Allah çirkin sözün, açıkça söylenmesinden asla hoşlanmaz. Ancak
zulme uğrayan kimsenin durumu başkadır” (Nisâ 4/148) âyetinden şöyle bir
işârî mâna anlamak mümkündür: “Allah, avâmın kötü ve çirkin sözleri açıkça
söylemesini, havâssın kendi kendine söylemesini, ehassu’l-havâssın ise
gönlünden geçirmesini sevmez. Ancak beşer olması hasebiyle istemeyerek bir
mâsiyet işlemesi veyâ zorlanması sebebiyle haksızlığa uğrayan kimseler bunun
hâricindedir.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, II, 381)
Ancak
ister fiilî olsun ister kavlî olsun açık veya gizli yapılan bütün iyiliklerin
ve kendimize yapılan kötülük ve haksızlıkları affetmenin Allah katında büyük
mükâfatı vardır. Özellikle “Siz, açık veya gizli bir iyilik yaptığınızda” (Nisâ
4/149) ifadesiyle söze başlanması kötülüğü bağışlamaya teşvik için bir
giriştir. Zaten ardından da Allah’ın affediciliği ve her şeye kâdir olduğu
zikredilmiştir. Buradan, Allah’ın razı olduğu davranışın, cezalandırmaya gücü
yeterken affetmek olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten de Allah âsîleri cezalandırmaya
ve onlardan intikam almaya muktedir olduğu halde çok affedicidir. Demek ki
intikam almaya gücü yettiği halde affetmek Allah’ın ahlâkındandır. Mü’minlerin
de Allah’ın bu ahlâkına ve değişmez kanununa uymaları gerekir. Bu âyetlerde mazluma,
intikam almak için ruhsat verildikten sonra güzel ahlâk prensibine uyarak af
yolunu tercih etmesine de teşvik vardır. Nitekim bir diğer âyet-i kerîmede
şöyle buyrulur:
“Bununla beraber kim affeder ve böylece düşmanlığı sona erdirip
barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir…” (Şûrâ 42/40)
Af ve iyilikten yana hiçbir nasibi olmayıp Allah’ı
ve peygamberleri inkâr edenlere gelince:
Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nisâ Suresi 148. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR