Nisâ Suresi 151. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi 151. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 151. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nisâ Suresi 151. Ayetinin Arapçası:

اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّاۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًا

Nisâ Suresi 151. Ayetinin Meali (Anlamı):

İşte bunlar gerçek mânada kâfirdirler. Biz de kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.

Nisâ Suresi 151. Ayetinin Tefsiri:

Allah katında yegâne makbul din, iman ve tevhid esası üzerine kurulmuş İslâm dinidir. Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler, Allah adına davette bulunmuşlar ve temel esaslar itibariyle hep aynı dini tebliğ etmişlerdir. Dolayısıyla iman açısından Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak ve aynı şekilde peygamberler arasında bir ayrıma gitmek doğru değildir; apaçık bir küfürdür.

Burada üç grup kâfirden bahsedilmektedir:

§  Hem Allah’ı hem de peygamberlerini inkâr edenler, hiç birine iman etmeyenler. Müşrikler, dinsizler ve ateistler bu gruba girer.

§  İman etme bakımından Allah ile peygamberi birbirinden ayıranlar, yani Allah’a iman iddiasında bulunup da peygamberlere inanmayanlar.

§  Peygamberlerden bazısına inanıp bazısına inanmayanlar. Yahudi ve hıristiyanlar bu gruba girmektedir. Özellikle Peygamber Efendimiz’e iman etmemeleri tenkit edilmektedir.

Bu davranışların hepsi küfür, bunu sergileyenler de kâfirdir. Çünkü imanla küfür, hakla bâtıl arasında orta bir mertebe yoktur. Bir peygamberi inkâr bütün peygamberleri inkâr, peygamberleri inkâr ise Allah’ı inkâr demektir.

Günümüzde özellikle müsteşriklerin gündeme getirdiği iddialar ve bunların bir kısım modernistler tarafından yüksek sesle dillendirilmesi sonucu, Peygamberimiz (s.a.s.) ve onun sünneti hakkında Kur’an’ın bu konudaki yaklaşımına kesinlikle uymayan bir kısım inkârî temayüller baş göstermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’den anladığımıza göre “Peygamber”, yeryüzünde Allah’ın temsilcisidir. O, Allah’tan din vahyini almakta, Allah adına konuşmakta, Allah adına karar verip iş yapmaktadır. Bizim Allah hakkında, din hakkında ve dinin bahsettiği bütün hususlarda sahip olduğumuz bilgiler, bütünüyle Peygamber (s.a.s.)’in verdiği bilgilere dayanmaktadır. Çünkü bu mânada Allah ile irtibat halinde bulunup söz söyleme yetkisine sahip tek kişi odur. Bu sebepledir ki, Allah Teâlâ pek çok âyette kendisi ile beraber Peygamber’e itaati emretmiş ve “Peygamber’e itaatin aynen kendine itaat” (bk. Nisâ 4/80) olduğunu haber vermiştir. Kulun Allah’ı sevip O’nun af ve mağfiretine ulaşabilmesini Peygamberi’ne uymaya bağlamıştır. (bk. Âl-i İmran 3/31) O halde Peygamber (s.a.s.)’i ve onun sünnetini devre dışı bırakmaya çalışmak, bununla ilgili kalplere şüphe tohumları atmak gibi hâince ve şeytanca teşebbüsler, “Allah ile peygamberlerin” arasını ayırmaya yeltenmekten başka bir şey değildir. Bunu bilinçli planlayanlar ve uygulayanlar kapkaranlık küfür dehlizlerinde bulundukları gibi, bilerek veya bilmeyerek buna alet olanlar da aynı küfür dehlizlerine doğru süratle yol almaktadırlar. Kurtuluş için bu bâtıl yoldan dönüş gereklidir ki, bir sonraki âyet bunun çaresini öğretmektedir:

Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nisâ Suresi 151. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.