Nisâ Suresi 64. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi 64. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 64. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nisâ Suresi 64. Ayetinin Arapçası:

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَوَّابًا رَح۪يمًا

Nisâ Suresi 64. Ayetinin Meali (Anlamı):

Biz, her bir peygamberi, Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Şayet onlar kendilerine zulmettiklerinde hemen sana gelip Allah’tan bağışlanma isteselerdi ve Peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, onlar Allah’ın tevbeleri çok kabul edici ve çok merhametli olduğunu mutlaka görürlerdi.

Nisâ Suresi 64. Ayetinin Tefsiri:

Peygamberler Allah’ın yeryüzünde kendilerine kayıtsız şartsız itaat edilmesini emrettiği yegâne kullardır. Diğer insanlara itaat şartı, ancak peygamberlerin öğretilerinde tecelli eden ilâhî iradeye uygunluk ölçüsünde geçerlidir. Gerek müslüman, gerekse kâfir ve münafıklar için tevbe ve rahmet kapısı hayatta olduğu sürece Resûlullah (s.a.s.)’dir. Her türlü kusur ve günah sebebiyle kendisine başvuran ve samimi bir niyetle tevbe edenlerin tevbelerini Cenâb-ı Hak kabul buyuracağını va‘detmiştir. Resûlullah’ın vefatından sonra da kıyamete kadar tevbe kapısı açıktır.

Ebû Nas b. es-Sıbâğ, eş-Şâmil isimli kitabında el-‘Utebî’den şu meşhur olayı nakletmektedir: “Resûlullah’ın (sas) kabri başında bulunuyordum. Bir bedevi gelip “Esselâmu aleyke ya Resûlallah! Yüce Allah’ın;’Şayet onlar kendilerine zulmettiklerinde (Resûlum) hemen sana gelip Allah’tan bağışlanma isteselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, onlar Allah’ın tevbeleri çok kabul edici ve çok merhametli olduğunu görürlerdi” buyurduğunu işittim ve günahlarım için bağışlanma dilemen ve Rabbim huzurunda bana şefaatçi olman için sana geldim” dedi ve şu beyitleri söyledi: “Ey toprağa defnedilenlerin en hayırlısı ve en yücesi! Senin güzelliğinle çöller de tepeler de güzel oldu, bereket doldu. Senin içinde bulunduğun bu kabre canım fedâ olsun. O kabir ki orada iffet vardır, cûd vardır, kerem vardır.” Bunları söyledikten sonra bedevi oradan döndü gitti. O esnada gözlerim hafif bir uykuyla dalar gibi oldu. Rüyamda Resûlullah’ı (sas) gördüm. Bana; “Ey ‘Utebî! Koş o bedeviye kavuş ve kendisini Allah’ın bağışladığını müjdele!”[1]

Ancak tevbenin kabulü için iman şarttır. İmanın kabulü için de Allah Resûlü (s.a.s.)’in verdiği her hükme gönüllü olarak teslimiyet şarttır:

[1] Nisâ 4:64/İbn Kesîr.

Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nisâ Suresi 64. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.