Nisâ Suresi 65. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi 65. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 65. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nisâ Suresi 65. Ayetinin Arapçası:

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا

Nisâ Suresi 65. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hayır! Hayır! Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında baş gösteren anlaşmazlıklarda Rasûlüm seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümlere, içlerinde hiçbir sıkıntı ve itiraz duymadan tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça gerçek mü’min olamazlar.

Nisâ Suresi 65. Ayetinin Tefsiri:

Yüce Allah bir anlaşmazlık halinde Resûlullah (s.a.s.)’i hakem kılmayı ve her türlü konuda onun verdiği hükme can u gönülden, kalpte hiçbir sıkıntı ve itiraz kalmaksızın itaat etmeyi kâmil imanın ölçütlerinden biri olarak beyân buyurmaktadır. Âyetin iniş sebebi olan hadise şudur: Zübeyr b. Avvam ile komşusu arasında bahçe sulama meselesi yüzünden bir anlaşmazlık çıkmıştı. Hakem olarak Resûlullah’a başvurdular. Efendimiz suyu kullanım hakkının Hz. Zübeyr’in olduğunu anladı, ancak komşunun da mağdur olmaması için ona da bir hak verilmesini istedi ve “Zübeyr! Bahçeni suladıktan sonra suyu sal, daha sonra da komşun sulasın” buyurdu. Fakat komşusu: “Ey Allah’ın Rasûlü! O, halanın oğlu olduğu için mi böyle hükmediyorsun?” diyerek Efendimiz (s.a.s.)’in verdiği karara itiraz etti. Peygamberlik makamına gerekli saygının gösterilmediğini gören Resûlullah (s.a.s.)’in rengi attı ve Hz. Zübeyr’e su hakkını sonuna kadar kullanmasını tavsiye ederek: “Zübeyr! Tarlanı sula. Sonra suyu, hurma ağaçlarının köklerine ulaşıncaya kadar bahçende tut!” buyurdu. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. (Buhârî, Musâkât 6,7; Müslim, Fezâil 129)

Bu âyet-i kerîme ve iniş sebebinden anlaşıldığı gibi, iman kuru bir davadan ibaret değildir. Aksine gönülden bağlanmak, inanmak ve kabullenmektir. Bir taraftan “Allah ve Rasûlü’ne inandım” deyip, diğer taraftan hükümlerine razı olmamak, münafıklığın açık bir alâmetidir. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” denmiştir. Acımaz; çünkü mü’minin kalbinde o acıyı unutturacak kadar kuvvetli bir iman vardır.

Hem peygamberin vereceği hükümler, insan takatinin üstünde, beklenmedik ve olağanüstü şeyler değil bilakis adâlet ve hakkaniyet ölçülerinde insan fıtratına en uygun hükümlerdir:

Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nisâ Suresi 65. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.