Nisa Suresinin 147. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nisa suresinin 147. ayetinde ne anlatılıyor? İman edip şükredenlere Allah’ın azap etmeyeceğini bildiren âyet; Nisa suresinin 147. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Ayet-i kerimede buyrulur:
مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِرًا عَل۪يمًا
Eğer siz iman eder ve şükrederseniz Allah size niçin azap etsin? Allah, şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. (Nisâ, 4/147)
ALLAH, ŞÜKREDENLERE AZAP ETMEZ
Bilgi:
Peygamberimiz (s.a.v.) devrinde, sağlam bir imana sahip olmayan münafıklar hem ibadetlerde gevşek davranıyorlar hem de Müslümanların aleyhine gizli planlar yapıp tuzaklar kuruyorlardı. Önceki ayetlerde Rabbimiz, bu kötü işlerinden dolayı münafıkların cehennemin en alt tabakasında cezalandırılacağını bildirmişti.
Bu ayette ise Yüce Allah, kendisine itaat edip iyi bir kul olanlara asla azap etmeyeceğini, azabın sadece kötüler için olduğunu bildirmektedir (bk. Tâhâ 20/48; En‘âm 6/47).
Mesaj:
İman ve şükür içinde yaşadığında, Müslümanın ilahî azaptan endişe etmesine gerek yoktur.
Kelime Dağarcığı:
Azap: Allah’a karşı gelen veya emirlerini dinlemeyenlere dünyada veya ahirette verilecek ilahî ceza.
Şâkir: Şükrün karşılığını veren, şükreden.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin? Allah, iyiliklerin karşılığını bol bol veren ve her şeyi hakkiyle bilendir.
Kullar, Allah’ın verdiği nimetlere şükredip nankörlükten uzak durdukları ve iman edip onun gereğini yerine getirdikleri takdirde Allah onlara azap etmeyecektir. Çünkü ilâhî azabın mevcudiyetinin hikmeti, insanları küfür ve nankörlükten sakındırmak, iman ve şükre sevketmektir. Netice hâsıl olduktan sonra azap etmeye gerek kalmayacaktır. Allah Şâkir’dir; kullarının yaptıkları iyilikleri kabul buyurur ve onlara fazlasıyla mükâfat verir. Diğer yönden işledikleri günahları affeder; eğer affetmezse sadece o günahın küçüklük veya büyüklüğüyle sınırlı bir ceza takdir buyurur. Zira Allah, her şeyi en iyi bilendir.
Şükrün en mühim alâmeti, Allah’ın lütfettiği nimetlerin kadrini bilmek ve bunu dil ile söyleyip davranışlarla sergilemektir. Bunu başarabilmek için de müslüman, nimet veren Varlığın kendisine olan lütfunun farkında olup şükürde O’na başkasını ortak koşmamalı, O’na nihâyetsiz muhabbet ve bağlılık duymalı ve O’nun emirlerine itaat edip, rızâsına muhâlif hareketlerden kaçınmalıdır.
Şu dört şey insanın lehine, şu üç şey de insanın aleyhinedir. Lehine olan dört şey: Şükür, iman, dua ve istiğfardır. Bu hususta âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:
“Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin.” (Nisâ 4/147
“Rasûlüm, sen onların arasında bulunduğun sürece Allah onlara azap edecek değildir. Bir de yaptıklarına pişmanlık duyup günahlarının bağışlanmasını diledikleri sürece de Allah onlara azap etmeyecektir.” (Enfâl 8/33)
“Rasûlüm! De ki: “Eğer kulluğunuz ve yakarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin ki?” (Furkan 25/77)
Aleyhine olan üç hususa gelince, bunlar: Hilekârlık, haddi aşmak ve ahdi bozmaktır. Nitekim bu hususta da âyetlerde şöyle buyrulur:
“Oysa kötülük planları, ancak onu kuranların ayağına dolanır.” (Fâtır 35/43)
“Ey insanlar! Taşkınlığınız ancak kendinize zarar verecektir.” (Yûnus 10/23)
“Artık kim bey‘atini bozarsa ancak kendi zararına bozmuş olur.” (Feth 48/10)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR